Krisztián Grecsó: Eğer gerçek bir yazarsanız, spesifik bir duruşunuz olmasına gerek yoktur
İTEF - İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali'nin üçüncü yılında, Sabit Fikir her hafta festivalin katılımcısı olan bir edebiyatçıyla söyleşi yayımlayamaya devam ediyor. Bu haftaki söyleşimiz, Macar yazar Krisztián Grecsó ile…
Sizi okumamış olanlar için eserlerinizi tanıtmak istesek, genel anlamda bir bütünlük yaratabilir miyiz? Ne yazarsınız, neyi yazarsınız?
Bu oldukça zor bir soru. Koca bir romanı tek bir cümlede özetleyebilir miyiz? Şubatta basılan son romanım, Mellettem elférsz (Yanımda Yerin Var), “biz kendi geçmişimizden ibaretiz” ifadesi hakkında. Genç bir adamın, büyükbabasının geçmişinde geleceğini bulmasının öyküsü.
Bu yıl İTEF - İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali’nde sizi davetli yazar olarak göreceğiz. Festival teması “Şehir ve Yemek”ten yola çıkarak, bize bağdaştırdığınız bir şehir ve yemek örneği verebilir misiniz?
Macaristan küçük bir ülke, ancak belli yerlere özgü, özel yemeklerimiz var. Sekiz yıl kadar, ülkenin güneyinde, “Sosisin Başkenti”nde yaşadım ve kabul etmeliyim ki, o sosisler gerçekten de Macaristan’ın en iyi sosisleri.
Gastronomiyle aranız nasıl? Yemek yapma sanatı ve edebiyat arasında bir bağlantı kurulabilir mi?
Elbette! Macar edebiyatında önemli bir gelenektir bu. Çoğu yazarın kendi restoranı, tarifleri, hatta yemekleri vardır. En meşhuru da muhtemelen Jókai fasulyesi çorbasıdır. Bu yemek, usta bir 19. yy romantik dönem yazarı ile muhteşem bir yemeğin bir araya gelişine mükemmel bir örnek bence.
Salt yazarak hayat kazanmak mümkün mü? Hayatınızı yazarak kazanabiliyor musunuz? Ya da kazanıyorsanız, bu bir tercih mi sizin için?
Eğer kastettiğiniz salt edebiyatsa, Macaristan’da hayır olur cevabım. Ama işe edebiyatın başka dallarını – şarkı sözü veya senaryo yazmak gibi – ve gazeteciliği de dahil ederseniz, o zaman iş değişir. “Yaşam ve Edebiyat” adlı haftada bir yayınlanan bir gazetede düzyazı işleri editörü ve yayın yönetmeniyim. Yani benim de “sivil” bir işim var.
Okurlar genelde, okudukları yazarların okuduklarıyla da ilgilenir. Siz kimleri okuyorsunuz?
Editörlük görevimden dolayı sürekli, çağdaş edebiyattan yeni isimler okuyorum. Dünya edebiyatına gelecek olursak, tam bir Rus hayranıyım diyebilirim; Lyudmila Evgenyevna Ulitskaya ve Venedikt Vasilyevich Yerofeyev.
Yazarların her okuyucudan daha çok başucu kitabı vardır. Siz hangi kitabı yazmış olmayı isterdiniz?
Buna cevabım, Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık’ı ya da herhangi bir eseri, veya Bohumil Hrabal’dan bir eser olur. Daha ciddi olmak gerekirse, şunu söyleyebilirim; başkalarının eserlerinden çok şey öğreniyorum. İlgimi çeken, kendimi ortaya koyabildiğim şeyler aslında.
Alelâde bir obje hakkında yazarak, birçok şeyi değiştirebileceğinizi söyleseler, hangi objeyi kullanırsınız?
Yeni romanım, düzensiz bir aile ortamı hakkında. Şok edici tepkiler barındırıyor. Bir bayan okuyucu kitabımı okuyup, yirmi yıldır konuşmadığı babasını aramaya başladığından bahsedip bana teşekkür etti. Bu gerçekten sevindirici. Daha ne isterim?
Okuyucular, yazarların kendilerini gördüğünde farklı tepkiler veriyor. Kimi şaşırıyor, kimi hayal kırıklığına uğruyor, kimi hayatının aşkını bulmuş gibi oluyor. Okuyuculara önsöz takdim etmek adına bize, ne giyersiniz, ne yersiniz, ne içersiniz kısaca anlatabilir misiniz?
Kesinlikle bir sanatçı gibi davranmıyorum. Macaristan’da uzun siyah paltolar giyip, siyah şapkalar takan yazarlar var. Bana göre tüm bunlar yalnızca birer maskeden ibaret. Eğer gerçek bir yazarsanız, spesifik bir duruşunuz olmasına gerek yoktur. Yeniden bana dönecek olursak, günlük şeyler giyen, otuzlu yaşların başında standart bir adamım diyebilirim.
Söyleşi: Sevgi Demir
Krisztián Grecsó kimdir?
Krisztián Grecsó 1976’da Macaristan, Szegvár’da doğdu. Toplumsal fırtınalarla dolu tarihi nedeniyle Vihársarok (Fırtına köşesi) diye anılan yörenin birçok kentinde yaşadı. Irgatlık, koyun çobanlığı, köy öğretmenliği yaptığı zamanlar da oldu. Üniversitede Macar Dili ve Edebiyatı dalını bitirdikten sonra çeşitli dergilerde redaktör, başredaktör olarak çalıştı, halen Budapeşte’de yaşıyor, Yaşam ve Edebiyat adlı seçkin edebiyat dergisinde çalışıyor. Önemli Eserleri: Vízjelek a honvágyról [Hasretin Suda Bıraktığı İzler] (şiirler, l996), Pletykaanyu [Dedikodu Ana] (öyküler, 2001), Hoş Geldin (roman, 2005; YKY, 2011), Tánciskola [Dans Okulu] (roman, 2008), Mellettem elférsz [Yanıma Sığarsın] (roman, 2011). Hoş Geldin isimli romanının Almanca, Çekçe, Slovence, Türkçe çevirileri 2007, 2008, 2009, 2011 yıllarında yayımlandı.
çok severek okudum yazıyı. edebiyat=yaşam=insan olsa gerek şu satırlardan çıkarımla: "Yeni romanım, düzensiz bir aile ortamı hakkında. Şok edici tepkiler barındırıyor. Bir bayan okuyucu kitabımı okuyup, yirmi yıldır konuşmadığı babasını aramaya başladığından bahsedip bana teşekkür etti. Bu gerçekten sevindirici. Daha ne isterim?"
Yeni yorum gönder