Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Olga Selin Hünler ile söyleşi: Bir meta olarak erkek bedeni


"Bazı kadınlar kendilerine çok acımasızca davrandılar. Diyetler, egzersiz yaparak geçirilen saatler, estetik ameliyatlar, diyet hapları ile metabolizmayı alt üst etmeler... Şimdi aynı şeyleri erkekler yapıyor sanki."

Olga Selin Hünler ile söyleşi: Bir meta olarak erkek bedeni

 

Ayşe ÇAVDAR

 

Erkeklere bir haller oldu. Bedenlerini yeterince erkeksi kılabilmek için, eskiden aslında “kadınca” bulunan yöntemlere başvuruyorlar artık. Üstelik iş giderek ciddileşiyor. İzmir Ekonomi Üniversitesi öğretim üyelerinden, “Erkek Üniversite Öğrencilerinde Beden İmgesi ve Pozitif-Negatif Duygulanım İlişkisi” araştırmasının faili Olga Selin Hünler’le konuştuk mevzuyu.

 

 

Nereden aklına geldi erkek bedeni çalışmak? Bazı tuhaflıklar ya da enteresan gelişmeler görmeye başlamış olabilir misin?

 

Kadınların beden imgeleriyle ilgili meseleler psikolojide çok uzun yıllardır çalışılıyor. Artık çok ciddi bir birikim oluşmuş durumda, hatta yavaş yavaş medya endüstrisini bile olumlu yönde dönüştürmeye başladı bu birikim. Fakat erkeklere dair henüz sistematik bir bilgi birikimine sahip değiliz. Öte yandan sağa sola bakınca bile erkekler için açılan güzellik salonlarını, saç ekme merkezlerini görmek mümkün. Mahalle aralarında bile spor salonları açılıyor. Eskiden daha düşük sosyo-ekonomik düzeyden genç erkeklerin müşterisi olduğu spor salonları artık orta ve üst orta sınıftan erkeklerin de hayatının bir parçası. Spor salonlarına girdiğinde erkeklerin aynadan sadece kendilerini seyretmediklerini, bir yandan da kendilerini seyreden var mı yok mu diye kontrol ettiklerini ve onlara bakanların gözlerinde hayranlık/beğeni ifadesi yakalamaya çalıştıklarını, izleyiciyi fark ettiklerinde daha fazla ağırlık kaldırdıklarını, koşu bandını hızlandırdıklarını görüyorsun. 

 

Dergiler de iyi bir gösterge. Eskiden hiç görmediğimiz sayıda ve çeşitte erkek dergisi yayımlanıyor. Ama dergilerin hepsinde tek bir tür erkek var. Geniş omuzlu, kaslı, hatta belli bir bakışla bakan, kafasını belirli bir açıyla eğmiş, sanki aynı erkeğin varyasyonları... 

 

Harrison Pope ve arkadaşlarının ünlü çalışması 1997’de Psychology Today’de yayımlanmıştı. Buna göre, erkeklerin kendi bedenlerinden duydukları memnuniyetsizlik 1972’de yüzde 15, 1985’te yüzde 34, 1997’de ise yüzde 43’e yükseldi. Bu konuda kadın ve erkekler arasında neredeyse fark kalmadı. 

 

Erkek bedeni de endüstriyel bir ürüne dönüştüğü için mi bütün bunlar, yoksa önce erkekler dönüştü de endüstri mi onlara uydu?

 

Evet, erkekler endüstriyel bir ürüne dönüştü. Kendileri dönüştükleri için endüstriyi de mi dönüştürdüler? Ona da evet. Makbul erkek bedeni normu oluştukça erkekler o imgeye benzemeye çalışıyorlar. Onlar o imgeye benzemeye başladıkça da imge onlardan uzaklaşıyor. O imaja “imkansız beden” diyorum. Çünkü ne kadar uğraşırsan uğraş ona benzemeye başladıkça o bir üst modele atlıyor. Playgirl dergisinin orta sayfa güzelleri (yakışıklıları mı demek lazım?) ile bir çalışma yapılmış ve 1970’lerde yağsız kas endeksi 20 iken 1990’ların sonunda bu 22’nin üzerine çıkmış. İki puanlık yükselme de sizi yanıltmasın. Bu, kas kütlesinde 12 kilogramlık bir artışa tekabül ediyor. 

 

 

Erkekler kadınlar için mi, kendileri için mi "yapıyorlar" bedenlerini?

 

Beden imgesi problemleri, bedeninden memnun olmama ya da -Pope ve arkadaşlarının verdiği popüler ismiyle- Adonis kompleksinin açmazlarından birisi heteroseksüel erkeklerin kadınlarla olan ilişkileri. Bir kısmı kendilerini kadınlara beğendirmek için spor yapmaya başlıyor. Ama bedeninin çirkin olduğu, yeterince kaslı olmadığı, kimsenin onu arzu etmeyeceğine inancı kasları geliştikçe daha da artıyor. Kadınların yanında soyunmuyor. Kalın eşofman üstleriyle geziyor. Varsa partneriyle ilişkisi de bozuluyor. Çünkü bir süre sonra tüm zamanını sadece spor yapmaya ayırıyor. Pope ve arkadaşları partnerlerin böyle bir talebinin olmadığını, hatta bir noktadan sonra rahatsız olduklarını gözlemlemişler.

 

Yaptığım mülakatlarda katılımcılar beğenilme motivasyonunun kenarından dolaştılar. Örneğin, “İnsan kendi bedeninden hoşlanmazsa zaten kadınlar da hoşlanmaz”, “Spor yapmak bakımlı olmanın bir parçası” söylemleri sıkça gündeme geldi. Başka bir neden de kaslı olmanın heteroseksüel erkeklikle yakından ilişkili görülmesi. Hatta kaslı olursam “şey olmadığımı anlarlar” diye ifade edildi bir katılımcı tarafından bu. Bir de görüşmelerden çıkardığım kadarıyla bu örneklem cinsellik hakkında konuşmaktan rahatsız oluyor. 

 

Şunu da kenarda tutmak gerek, benim çalıştığım grup beden imaj bozukluğu olan bir grup değil. Spor salonuna gidenlerin neredeyse yüzde 70’i bedenlerini “normal” bulduklarını söylediler. Yine de bedeninin neresini değiştirmek istersin diye sorulduğunda yüzde 69’u daha geniş omuzlara, yüzde 86’sı daha kaslı bir göğse sahip olmak istediğini söyledi. Görüşmelerde ise “erkek kaslı olacak ama kararında” şeklinde bir yaklaşım açığa çıktı. Ancak bazı katılımcılardan ideal erkek vücuduna örnek vermeleri istendiğinde, Van Diesel ya da Arnold Schwarzenegger gibi örnekler de geldi. 

 

Beden için hayatı tehlikeye atan kadın hikayelerinde bir azalma var gibi? Erkeklerde durum ne? 

 

Bazı kadınlar kendilerine çok acımasızca davrandılar. Diyetler, egzersiz yaparak geçirilen saatler, estetik ameliyatlar, diyet hapları ile metabolizmayı alt üst etmeler... Şimdi aynı şeyleri erkekler yapıyor sanki. Steroidler özellikle ciddi bir tehlike gibi. Özellikle de vücut geliştirme ile uğraşan erkekler bu konuda daha da risk altında görünüyorlar. Çocuk oyuncaklarından porno yıldızlarına kadar göz önündeki erkek vücudu genişliyor ve bu genişleme steroid kullanmadan ulaşılamayacak ölçülere dayanmış durumda. Ama kullanım sıklığıyla ilgili gerçekçi bir sayısal veriye sahip olmak çok zor.  

 

Ne olacak bu erkekliğin sonu? Rekabetçilik mi bitirecek bu arkadaşları?

 

Rekabetçilik bu meselenin çok temelinde gibi görünüyor; para kazanırken, proje yaparken, partnerini seçerken kendisini diğer erkeklerle kıyaslayan erkekler nihayetinde bedenlerini ve kaslarını da kıyaslıyorlar. Joseph Vandello ve arkadaşlarının kullandıkları “prekarya erkeklik” diye bir kavram var. Erkekliğin kazanılması güç ama muhafazası zor bir geçici sosyal statü olduğunu söylüyorlar. Kadınlıkla kıyaslandığında erkekliğin kazanılması ve kamusal/toplumsal olarak kanıtlanması gerekiyor, bu yüzden de erkekler toplumsal cinsiyet statüleri hakkında –özellikle de bir meydan okuma yaşadıklarında– çok daha kaygılılar. Artık kas gücünün evrimsel ya da hayatta kalmayı sağlayacak bir işlevi kalmadığı düşünüldüğünde bu açıklama daha da anlam kazanıyor. Kültürlerarası çalışmalar erkeğin kas gücünün hâlâ çok önemli olduğu kültürlerde kaslı olmanın erkeklikle eşleşmediğini, oysa postendüstriyel toplumların çoğunda erkekliğin ve kaslılığın birbirine koşut düşünüldüğünü gösteriyor.

 


 

* Görsel: Can Çetinkaya

 

 




Toplam oy: 1279

Yorumlar

Yorum Gönder


Keşke her akademisyen Olga Hanım kadar araştırmalar yapsa ve işini ciddiye alsa. Eminim ki tek derdi akademide bir kaç puan almak olsaydı çok daha popüler olan çalışılması daha kolay konular üzerinden giderdi. Her dersinde her konuşmasından yeni bir kavram, yeni bir bilgi edindiğim hocama buradan da sevgiler olsun..

28%
72%

Akademide bir kaç puan daha almak için yapılmış işe yaramaz bir çalışma. Spor hayatımın bir parçası. Aynı zamanda düzenli bir hayatım var. Selin hanım solcular arasında çoks atan bir malı yeni bir ambalajla satmaya çalışıyor. Aslında bir gün şunu biri çalışsa güzel olacak: "Çay sigara yapmaktan, akademide puan kapmaktan başka bir şey yapmayan akademisyenler ya da akademisyen adayları dünyanın gizemini çözüyoruz pozlarında böyle boş çalışmalar yaparlar?"

37%
63%

Yeni yorum gönder

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.