Eleştiri Arşivi
Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Arkasında Dracula gibi ölümsüz bir kahraman bırakırken, kendisinden önceki vampir edebiyatını altüst edip sonra gelecekler için de bir popülerlik yolu açan Bram Stoker, bir kasım günü doğmuştu.
//php print_r ($fields); ?>
Gözümün önünden gitmiyor: Bir bakan, bir orman ve su işleri bakanı üstelik, Diyarbakır’da –belki de– nefsi müdafaa amacıyla av tüfeğiyle vurulmuş ve sonra “nesli tükenmekte olan” statüsüyle doldurulup kürkü fönlenerek ve makyajlanarak cam bir fanusun içinde sergilenen leoparın önünde poz veriyor. Dişlerini göstererek gülüyor bakan, bir yandan eliyle leoparı işaret ederek.
//php print_r ($fields); ?>
Herkesin bildiği bir kabusu anlatmanın birden çok yolu var; Holocaust üzerine yazılmış yüzlerce kitap, çekilmiş onlarca film ve belgesel de bunun kanıtı.
//php print_r ($fields); ?>
*Kovacs’tan My Love eşlik edebilir bu yazıya
//php print_r ($fields); ?>
Kurmacayı felsefi soruşturmalarda bir araç olarak kullanabilir miyiz? Şüphesiz evet. Peki, dil kurallarını mantık kurallarına göre açıklayarak kusursuz bir dil kuramı geliştirmeye çalışan 20. yüzyılın en önemli filozoflarından Ludwig Wittgenstein’ı felsefi soruşturmamıza araç olan kurmacada bir karakter olarak kullanabilir miyiz?
//php print_r ($fields); ?>
Mehmet Açar Kayıp Hasta’da, 21. yüzyılda “Sistem” isimli yapay zeka tarafından yönetilen bir ülkenin bir hastanesinde çantasını kaybeden, kimliğinden yoksun, geçmişiyle baş başa kalan, dosyalar ve makineler arasında sıkışan Ali Z. ile buluşturuyor okuru.
//php print_r ($fields); ?>
Marcel daha ilk paragrafından itibaren okuyucuya Flanders’te, gerçekçilikle gizemin iç içe geçtiği bir atmosfer sunuyor: “Sokaktaki diğerlerinden farkı yoktu evin; iki asırdır oturulmuşluğun, şiddetli fırtınaların, savaşın ardından bel vermiş, hafifçe yana yatmıştı. (...) Odaların çoğu yazları serin tutan, kışları üşüten zifiri Araf karanlığını barındırırdı derinlerinde.
//php print_r ($fields); ?>
Süper kahramanlara has olağandışı bir yeteneğim bulunsa, bunun görünmezlik olmasını isterdim hep. Görünmeden görmenin, gözlemlenmeden gözlemlemenin tanrısal bir yanı bulunduğu muhakkak. Siz başkalarını gayet iyi tanırken onlar için bir muamma olarak kalmanın size sosyal yaşamınızda avantaj sağlayacak konforlu bir yanı var.
//php print_r ($fields); ?>
Yukarıdaki alıntı Ernst Jünger'den. On dokuzuncu yüzyılın son dönemecinde, 1895’te, Heildelberg’de doğan Jünger, lise çağında Fransız Yabancı Lejyonu’na katılır. Babasının araya girmesiyle hemen oradan ayrılır. Birinci Dünya Savaşı’yla, gönüllü olarak cepheye gider. Almanya’nın yenilgiye uğradığı savaştan sonra da orduda kalır.
//php print_r ($fields); ?>
Bir an gelir ki ezberinizi unutursunuz; tiyatro sahnesindeki “trak”tır bu. Söyleyeceğini öğrenmişlerdeki ani bellek boşluğu, beyindeki havalandırma deliğinin açılışını andırır. Aslında hiç beklenmeyen bir şimşek çakışıdır yaşanan; her şey kendi manası üzerindeki tahakkümünü kaldırır. Birdenbire gitmek istersiniz. Birdenbire başka olmak istersiniz.