Eleştiri Arşivi
Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Elie Wiesel, Romanya doğumlu, soykırım mağduru Yahudi bir yazar. Annesi ile kardeşinin büyük ihtimalle yaşamlarını yitirdikleri Auschwitz Toplama Kampı kabusunu bizzat yaşamış. Sol koluna yapılan ve onu kimliksizleştiren dövmeyle A-7713 numaralı esire dönüşmüş. Babasını başka bir toplama kampında kaybetmiş, savaştan sonra bir Fransız yetimhanesine yerleştirilmiş.
//php print_r ($fields); ?>
"Tanrı'nın işine bak, doğruyu söyleyince kimse bana inanmıyor," diyor Gerçek ve Diğer Yalanlar'ın başkarakteri Henry Hayden.
//php print_r ($fields); ?>
Göz, Hayvan Mezarlığı, Parıltı ve Christine gibi kitaplarıyla korku eşiğimizi farklı tecrübelerle tanıştıran Stephen King’in Bay Mercedes adlı son romanı, polisiye gücünü son zamanlarda ekran değeri yükselen dedektif/ suç dizilerinin argümanlarından alıyor.
//php print_r ($fields); ?>
Hagop Baronyan'ın adını ilk kez, bundan birkaç sene önce İstanbul'da Şehir Tiyatroları’nda Engin Alkan rejisiyle izleme fırsatı bulduğum Şark Dişçisi oyunuyla duymuştum. Gerek oyunun sahnelenişi gerekse oyuncuların unutulmayacak performanslarıyla zihnimde yer eden bu oyunun hikayesini ve metnini de çok beğenmiştim. Baronyan'ın kaleminin gücünün bu vesileyle farkına varmıştım.
//php print_r ($fields); ?>
Aradaki Nehir, bir ülkenin ve ülke insanlarının kaderinin -kendi istekleri dışında- dışa bağımlı hale gelmesinin temel hatlarını çiziyor. Sömürgeleştirilmenin tarihi de diyebileceğimiz sürecin nasıl başladığını ve nasıl ilerlediğini oldukça sade, bir yandan da şiirsel bir dille anlatıyor roman.
//php print_r ($fields); ?>
Bir manifesto nedir? Varolan, düzene uygun giden bir durumun ilanı mı, yoksa varolana karşı bir isyan, bu varolandan bir dışarıya çıkış mı? Kuşkusuz bir durum tespiti ve buna karşı bir değişimi davet eden bir tarafı var manifestonun.
//php print_r ($fields); ?>
Sinema ve edebiyatla haşır neşir olanlar, çift dedektifli hikayelere de aşinadır mutlaka. İrlandalı yazar Keith Ridgway de, Hawthorn ile Child’da böyle güçlü bir öykü getiriyor önümüze. Ancak bu, ne tam bir polisiye ne de bilindik kalıplara sığan bir roman.
//php print_r ($fields); ?>
Bir annenin çocuğuna bakışında, duru bir görüş mümkün müdür? Yoksa o bakışta aynı anda başka birileri de bulunur mu? O annenin kendi annesi, babası, çocukluğu, travmaları, aşkları mıdır o bakışı oluşturan ya da bulandıran? Bir annenin bakışında çocuğuna aktarılan birçok şey var kuşkusuz. Bunların en başında belki de kuşakların aktarımı gelir.
//php print_r ($fields); ?>
Alberto Manguel yeni kitabı Gezgin, Kule ve Kitapkurdu’nda, “Kitap, içinde yolculuğa çıkabileceğimiz bir dünyadır,” diyerek okurluğun bir tür gezginlik olduğunu vurguluyor. Böylece şu bildik “çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?” ikilemini boşluğa düşürüyor. Edebiyatın da en az yaşamak kadar güçlü bir deneyim olduğunu söylüyor.
//php print_r ($fields); ?>
1970 Luanda doğumlu Gonçalo Manuel Tavares, Portekiz’in edebiyat dünyasına armağan ettiği parlak bir yazar olarak gösteriliyor. Edebiyat kariyerine 2001’de başlayan Tavares’in roman, şiir, tiyatro oyunu ve çeşitli anlatılardan oluşan kitapları 36 dile çevrilmiş, 51 ülkede yayımlanmış ve farklı ülkelerde pek çok saygın edebiyat ödülüne değer bulunmuştu.