Dosya Arşivi
Dosya
//php print_r ($fields); ?>
Hayatta hepimizin başına hiç ummadığımız bir zamanda olmadık sıkıntılar gelebilir. Çok sevdiğimiz bir yakınımızı kaybedebiliriz sözgelimi, bir kaza olur sakat kalırız ya da işimizle ilgili bir sorun yaşayıp işimizi kaybedebiliriz. Bu tür durumlarda girdiğimiz ağır depresyondan çıkabilmek kolay olmayabilir.
//php print_r ($fields); ?>
Güneyin, ufku bulanıklaştıran bitmek bilmez sıcak öğlelerinde, dev meşe ağaçlarının gölgelediği Yunan Uyanışı stili evinde yazı masasına kurulmuş, mısır koçanı piposunu çok sevdiği Dunhill My Mixture 965 tütünle doldurmuş, daktilosunun tuşlarına basan bir adam vardı; William Faulkner.
//php print_r ($fields); ?>
Belleğimizin, bir başka deyişle yeryüzü tecrübemizi zihnimizde hikâye etme biçimimizin aslında “kim” olduğumuzla güçlü ilişkisini inkâr edemeyiz. Kuşkusuz hem bilincin kuşattığı alan hem de bilinçdışımızın sisli derinliklerinde saklananlar, dünyanın geri kalanı ile kurduğumuz kendilik ilişkilerinin zihnimize nasıl kazındığı ile şekilleniyor.
//php print_r ($fields); ?>
Ayfer Tunç’un yeni romanı Osman, bireysel ve toplumsal olmak üzere iki ana boyuttan oluşmaktadır. Romanın bireysel boyutunu, Osman’ın günlükleri; toplumsal boyutunu ise, Osman’la ilgili yazarın yaptığı söyleşiler oluşturur. Yazar, Osman’ın günlüklerini bir sahaftan alır.
//php print_r ($fields); ?>
Yüzyıllar boyunca insanların en büyük iletişim aracı olan mektup bugün artık çok çok az kullanılıyor. [Hiç kullanılmıyor demek belki de daha doğru olacak] Mektuptan kastım kalem, kâğıt ve zarf kullanarak yapılan. Bugün artık kartpostal bile nadiren gönderilir oldu; hâlbuki çok değil bundan 20 yıl önce bile gidilen şehirlerden sevdiklerimize kartpostal gönderme alışkanlığı vardı.
//php print_r ($fields); ?>
Muhammed Hicazi 1900 yılında Tahran’da dünyaya gelmiş. Yüksek bir memur olan babasının imkânları sayesinde müreffeh bir çocukluk geçirmiş. Erken yaşlarda Arapça ve Fransızcayı yetkin şekilde öğrendikten sonra eğitim için Fransa’ya yollanmış. Hicazi’nin Fransa yılları onun uzaktan idrak etmeye çalıştığı Batı’yı yerinde özümsemesi için bir başlangıç noktası olmuş.
//php print_r ($fields); ?>
Kelimeleri hikâyeleri ile birlikte düşünürüm. Birer insan gibi yaşamları ve dönüşümleri vardır kelimelerin. Onun seyrini izlerim. Anlamları dışında görünüşleri ve tipografik hareketleri ilgimi çeker.
//php print_r ($fields); ?>
İstanbul’da yaz mevsiminin ayak sesleri duyuluyordu. Üniversitedeki bahar döneminin son dersinde felsefe hocam Cemil Güzey, okuma listesi çıkardı. Uzayıp giden listede bir kitap ismi hemen gözüme çarptı; Kadınlar, Rüyalar, Ejderhalar. Bu üç kelimeyi yan yana okuyunca heyecanlanmıştım.
//php print_r ($fields); ?>
*Paul de Senneville/Mariage d'Amour (Aşk Evliliği) bu yazıya eşlik edebilir.
//php print_r ($fields); ?>
Taşra, edebiyattan sinemaya geçişin en kestirme yoludur. Orada zaman, mekân ve insan sinematografik anlamın bütün ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir derinliğe sahiptir. Ancak bu derinlik çoğu zaman bir daralmayı, dışa kapalılığı, durağanlığı, kasvetli ve sonu gelmez bekleyişleri de içinde taşır. Bu yönüyle İnsanoğlunun ebedi yazgısını, ilk sürgün anını hatırlatan ihsaslarla doludur taşra.