Edebiyat ile hukukun kesiştiği noktaya, daha doğrusu olası noktalara doğru ilerlediğimizde, karşımıza ilk çıkacak yapıtların Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı ile Kafka’nın Dava’sı olacağına kesin gözüyle bakabiliriz. Üstelik daha ilk bakışta, Kafka’nın Dava romanındaki bölüm başlıkları dahi hukuksal bir süreci ifade eder gibidirler; “tutuklanma”, “ilk sorgulama”, “boş mahkeme salonunda”... Uzun zamandır edebiyat ve hukuk üzerine yazan, dersler veren Cemal Bâli Akal’a göre ise Dava, “bir hukuk kitabı değildir”; en azından edebiyat ve hukuk yazılarını bir araya getirdiği Hukuk ya da Kukla Tiyatrosu isimli kitabının bir bölümüne bu başlığı atmış... Şöyle sonlandırıyor kitabındaki bu bölümü Cemal Bâli Akal: “Zembille gökten indirilmiş, adaletin şaşmaz kılıcını ve terazisini kafamızın üstünde sallayıp duran, gökten indirildiği için de dünyanın tamamını düzenleyen otonom bir tabii hukuk anlayışından yanaysak, [söz konusu] organizmaya ‘hukuk’ der çıkar, Dava’yı da onu olumsuzlayan bir hukuk kitabı sayarız. Ama hukuku dünyanın yarattığını, onun da dünyaya ilişkin her şeye bağlı olduğunu ve sayısız dünyevi neden tarafından sayısız biçimde belirlendiğini düşünürsek, Kafka’nın Dava’sının, hukuku da içeren bir başka zorunluluğun bize açtığı dava olduğuna karar veririz. Dava’nın her şeyden önce bir edebi eser olduğunu ve başka sayısız yoruma da kapıyı açacağını hiç unutmadan.”
Elbette yalnızca kitaplarından isimlerinden ya da bölüm başlıklarından yola çıktığımızda kafamızın karışması doğal. Hatta son zamanlarda tanıklık ettiklerimiz de bize bu konuda pek yardımcı olacak gibi görünmüyor. İşte tam da bu noktada, her iki tarafa da “yakın” duran Behçet Çelik’in, SabitFikir’in bu sayısındaki dosya yazısı yardımcı olabilir. Edebiyat ve hukuk arasındaki ilişkiden, yakınlıktan ve uzaklıktan söz ediyor Behçet Çelik: “Mesleği hukukçuluk olan ya da hukuk eğitimi almış yazarlar hiç az değildir; aralarında mesleğinin izini eserlerinde görebileceğimiz yazarlar olduğu gibi, diyelim yıllarca hayatını avukatlık yaparak kazandığını duyduğumuzda çok şaşıracağımız isimler yer alır. Oktay Rifat avukattır mesela, ama şiirlerinde onun mesleğini bize hissettiren dizeler, söyleyişler, yaklaşımlar bulabilir miyiz? Ya da Demir Özlü’nün, Vüs’at O. Bener’in hikayelerinde? Oysa Necati Cumalı’nın kimi eserleri doğrudan mesleğinden izler taşır. Edebiyatla ilgili hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da bir genelleme yapmak doğru olmaz. Grinin pek çok tonu var.”
Yeni yorum gönder