Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Gelecekte onlar (da) var




Toplam oy: 1025

Ömürlerinin merkezine siyasi saflaşmayı almadılar, apolitiklikle suçlandılar. Aslında sivilleştiklerini hiç düşünemedik. Eski nefretlere, köhnemiş söylemlere, düşmancıl politik sınıflara yüz vermediler diye siyaseten ilgisiz sandık onları. Hep yargıladık: Tek dertleri internetti, ah bu nesil ne olacaktı, nasıl kurtaracaktık bunları... 

 

Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve Türkiye siyasetindeki taşları yerinden oynatan direniş sayesinde, o eski nefretlere yüz vermemelerinin ne kadar da isabetli ve bilinçli bir tercih olduğunu görüyoruz şimdi. Görünen o ki, dertleri insanca, nefretsiz yaşamak. O yüzden, dahil olan herkese sadece acı veren o eski oyunları artık oynamayacaklar.

 

KİM BU İNSANLAR?

 

Onlar belki Türkiye’ye bir insanlık dersi verdiler ve tüm benim diyen yorumcuları sıfır noktasına getirdiler, ama hâlâ eski nesillerin anladığı biçimde politik değiller. Biz onları demokrasi forumlarında ülkeyi kurtarma planları yaparken hayal ededuralım, onlar sadece Mustafa Keser’in askerleri oldukları kararıyla çıkıyorlar ortaya.

 

Peki kim bu insanlar? Beşiktaş’ta, Taksim’de, Cebeci’de, Hatay’da, Alsancak’ta gaz bulutları ve ilaçlı TOMA suları altında bir küçük destan yazan, kim bu deniz gözlüklüler? Ne okurlar, ne düşünürler, nasıl davranırlar? Hasan Cömert, Gezi Direnişi ekseninde Türkiye’nin Y Kuşağı’nı analiz ediyor bu sayının kapak yazısında. Politik-apolitik kavramlarımızı tekrar sorgulayalım ve bize hiç mi hiç benzemeyen bu nesle artık biraz daha dikkatli bakabilelim diye. Çünkü gelecekte onlar (da) var.

 

 

 

>>> Bir direnişin anatomisi: Kim bu deniz gözlüklüler?

>>> Antikapitalist Müslümanlar: Gezi, Kur’an’daki cennet tasavvuruna çok yakın

>>> çArşı: Süper reklamımız oldu

>>> Öğrenci Kolektifleri: Politik değildir demek akıl kârı değil

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.