

İsmine ve öykülerine çeşitli edebiyat dergilerinden aşina olduğumuz Dilek Türker’in ilk kitabı Avucumda Çimen İzi, otobiyografik öğeler taşıdığı izlenimi bıraksa da yazarın, kurguyla yaşanmışlık dengesini gözettiği on altı öyküden oluşuyor. Türker’in öykülerindeki ikinci dengeli durum, baktığı geriye takılıp kalmaması. Anlattığı çocuklar, kadınlar ve aileler, trajik olanın ya da acının çemberinden bir ölçüde geçmiş ama belli ki o girdapta kaybolup gitmemiş. Hatta aile olarak kalma ve tecrübe kazanmanın verdiği güçle hayatını devam ettirmiş çoğu.
“Eski”nin kuvvetiyle yeni olanın tazeliği ve dinamikliğini birleştiren Türker, geçmişin sevgi dolu, kimi zaman da hüzünlü anılarından beslenip yaşadığı dönemin farkında; hatıralarıyla bunu kaynaştıran karakterler kotarmış. Öykü kişilerinin hemen hepsinin umudunun kaynağında da bu bileşim var. Teyzeler, anneler, çocuklar ve diğer aile fertleri, o özlemden sıyrılmış ve nostalji takıntısı haline getirilmeyen geçmişten aldığı ölçülü destekle yaşıyor. Başka bir deyişle anların kıymetini bilen veya onları hatırlayarak bugün için bir rota çizen karakterlerden söz etmek mümkün. Bu yolda çocuklara bakan büyükler, büyükleri hayranlıkla izleyen çocuklar da mevcut. Onların ortak noktası ise aile; her iki kesim de ailesinden hareketle anlatmaya başlıyor, hayatı oradan kuruyor.
Geçmiş ve yarın
Öykülerinde, acı-tatlı anılarıyla insan hikayeleri anlatan Türker, güzel dünyalara ve yüzde belli belirsiz bir tebessüm yaratan, tortulara ışık tutan hatıra ve yaşanmışlıklara götürüyor okuru. Böylece saf olanın, henüz erişkinliğe adım atmamışların ve zorunluluktan erken erginleşenlerin hayatlarıyla karşılaşıyoruz.
Türker’in karakterleri bazen bocalayıp ikilemlerde kalıyor ama hayatın bir yerine tutunmayı başarıyor, belki de yaşanmışlıklara sığınıyor. Fakat her şartta kendileri olarak varlar. “Zamanı, sonsuz bir kuyuya dönüştüren sessizliği” anlatan Türker, kimi öykülerinde aynı şeyi, konuşkan kahramanları aracılığıyla kotarıyor. Bazen de gözyaşı ve sevinç dolu anlar yardımıyla aynı yere çekiyor okuru. Türker’in bir rüyayı andıran öykülerinde ise kitaba adını veren çimen izinin şaşkınlığı var. Elbette bu da bir yaşanmışlıkla ilgili.
Türker’in öykülerinde, bir insanın kendisini bulmasını sağlayan aile ve o ailenin fertleri ön planda. Aynı zamanda, aileyi aile kılan ev ve ilişkiler de kendine yer buluyor satırlarda. Beri yandan, aile ve ilişkilerin bağlayıcılığının yarattığı sıkışmışlık duygusu da hissediliyor kimi anlarda. Dolayısıyla geçmişini özleyenler de boy gösteriyor kitapta, ondan uzak duranlar da.
Avucumda Çimen İzi, hayatın kilometre taşları olan anlara yoğunlaşan, yaşanmışlıkların kurgulanıp hikayeleştiği bir kitap. Türker, yarına dair umutlar filizlendirirken geriye dönüp bakanların sahne aldığı bir öykü toplamı oluşturmuş. Genellikle kadın ve çocukların el verdiği hikayelerde, tüm sıkıntıların hatıralar zemininde beraberce aşılabileceğini ve mutlu anların da yan yana çoğaltılabileceğini ortaya koyan öykülerle okura seslenen Türker, bu anlamda yaşamdan aldıklarını, metinler yoluyla yaşama yeniden gönderiyor.
Görsel: Seda Mit
Yeni yorum gönder