

Yakın zamanda Che Guevara, ülkemizde trajikomik bir tartışmayla gündeme gelmişti. O ve arkadaşlarının sırtlandığı devrimi “terör eylemi” olarak yansıtmaya çalışan küresel akımın kötü kopyaları, Che’yi itibarsızlaştırmaya uğraşmıştı, ama nafile. Che ve arkadaşlarının nerede durduğunu, ne yaptığını gayet iyi bilen ve aktaran büyük bir kitle var çünkü.
Che gibi erken yaşta ölen torunu Canek Sánchez Guevara, yazdığı tek roman olan 33 Devrim’de, 21. yüzyılın insanının profilini çıkararak dedesinin öncülük ettiği devrime dolaylı bir katkı sunuyor.
Canek Sánchez, aslında kendi döneminin insan kavrayışını yansıtmış 33 Devrim’de. Mekanik, keyifsiz ve içi boşaltılmış bir hayata hapsolan bireyin portresini çizmiş. Yazarın tasvir ettiği ülke, hemen her gün aynı şeylerin tekrarlandığı, seslerin mırıltıya dönüştüğü bir yer. Zaman dışılık ve kofluk söz konusu. Bozuk plak metaforunu da bu nedenle sık sık dillendiren romanın anakarakteri, “Değişimin yarattığı bunca velveleye rağmen neden hiçbir şey değişmiyor?” diye soruyor.
Anlatıcının çalışmaktan sıkıldığı ve kimsenin kimseyi umursamadığı bir ortamda, “devrimci” lidere “çok yaşa” diyen komiteden ve insanlardan sıtkının sıyrıldığı da ortada. Ezici çoğunluğun “dünün aynısına” tamah etmesi de cabası. Tekdüzeliğin simgeselliği ve radyolarda, televizyonlarda, haberlerde ve hayatın her anında kendisini göstermesi ise olup bitenin üstüne tüy dikiyor. Bunları düşünüp yaşayan kişi, karanlıkta koştuğu için kendine kimlik sorulan, mühendislik okuyan ama felsefe, edebiyat ya da tarih bölümüne geçmeyi düşünen bir siyahi. Adamımız, tam bir kitap kurdu. Bakanlıktaki işi nedeniyle bazı kitapları okuması sakıncalı ama gazetelerin arasına saklama biçimindeki kamuflaj çözümünü bulmuş. Kitaplar, onun boğucu bulduğu, insanı sessizleştirip körelten ortamı tanımasını sağlarken oradan sıyrılmasını da kolaylaştırıyor.
Canek Sánchez’in mevcut yapıyı tasvir eden cümlelerinin altı ise özellikle çizilmeli: “Şantaj beraberlik doğuruyor, çöküş ilerleme kılığına bürünüyor ama yine de plak dönmeye devam ediyor. Kati olan tek şey kafa karışıklığı.”
Politikanın bozuk plağı
Televizyonda dönen pembe diziler, seyahat reklamları ve paradan para kazananların fink attığı mekanlar, Canek Sánchez’in novellasında kendine yer buluyor. Buralara ulaşan haberler dedikoduya evriliyor, ardından birer şehir efsanesine dönüşüyor. Yani sentetik bir gerçeklik söz konusu.
Yazarın bozuk plak metaforuyla kast ettiği şey biraz da tarih: “Akışa direniyoruz. Tarih bizi sürüklüyor. Yıllarca ehlileştirildikten sonra şimdi isyan ediyor ve onu değiştirmekten aciz bir şekilde faturayı bize çıkarıyorlar.”
Canek Sánchez’in yarattığı karakter, eli deklanşörde tarihi fotoğraflamak üzere sokaklarda gezinirken tanık olduğu değişim ve dönüşüm bir anlamda romanlaşıyor. Diğer bir deyişle satranç tahtasında hamleler yapılırken sokaktaki insan, bunları anlamlandırmaya uğraşıyor. Yazarın karakteri de politikanın eliyle çalınan bozuk plağı dinlemek durumunda kalıyor.
Canek Sánchez, Küba Devrimi’ne başka bir açıdan yaklaşıyor; sokaktaki bazı insanların hayal kırıklıklarını ve üstüne gelen yaşamı anlatarak gidilen yola, dedesinin değil de sonraki –kendisinin de içinde yer aldığı– kuşağın gözünden bakmayı tercih ediyor.
Yeni yorum gönder