Geleceği de anlatsa farklı bir bugün tasarımı da yapsa on binlerce yıl öncesini de konu edinse bilim kurgu yazıldığı zamana aittir. Hem bilimle ilgili anlayışın hem de gelecekle ilgili beklentilerin değişmesine bağlı olarak bilim kurgu da fazlasıyla değişti. Ne mi oldu? Özetle şunu diyebiliriz: O güzelim ütopyalar yerlerini distopyaların alacakaranlığına bıraktı.

Takvimler 1990’lı yılları gösterirken “bilimkurgu mu yoksa kurgubilim mi” diye özetleyebileceğimiz bir tartışma vardı. İngilizce “Science fiction” kavramına dilimizde bir karşılık arayışı devam ediyordu o yıllarda. Hâlâ da mesele tam olarak çözülmüş değil. Zira Türk Dil Kurumu’nun tercihi “bilim kurgu” olsa da hâlâ bilimkurgu şeklinde yazmayı tercih edenler azımsanmayacak kadar çok. Zaten Türk Dil Kurumu yayını olan Türk Dili dergisinin Ocak 1973’te yayınlanan sayısındaki özel bölümünde Bilim-Kurgu imlasını tercih etmişti. 1950 kuşağı öykü yazarları arasında yer alan Orhan Duru “Bilim-kurgu” kelimesini Türk Dil Kurumu’na öneren kişi olarak o sayıda da dosyaya giriş yazısına imza attı. O günlerde Tahsin Saraç da “düşsel bilim” önerisinde bulunmuş. Jacques Baduo’nun kitabı 2005 yılında dilimize kazandırılırken “bilim-kurgu” imlası tercih edilmiş. Anlaşılan o ki bilim kurgunun ne olduğundan çok nasıl yazılması gerektiğini tartışmışız.
Bilimciliğin yükselişi ve edebiyata yansıması
Bilimin daha doğrusu bilimciliğin yükselişinin edebiyata yansıması idi bilimkurgu. Dolayısıyla bilim kurgu metinleri de her edebi tür ve akım gibi kaleme alındığı zamanın çocuğu kabul edilebilir. Geleceği de anlatsa farklı bir bugün tasarımı da yapsa on binlerce yıl öncesini de konu edinse bilim kurgu yazıldığı zamana aittir. Hem bilimle ilgili anlayışın hem de gelecekle ilgili beklentilerin değişmesine bağlı olarak bilim kurgu da fazlasıyla değişti. Ne mi oldu? Özetle şunu diyebiliriz: O güzelim ütopyalar yerlerini distopyaların alacakaranlığına bıraktı.
2007’de Nobel Edebiyat ödülü alan Dorris Lessing geçen yüzyıl “Her şey bilim kurguya dönüşüyor. Neredeyse göze çarpmayan bir edebiyatın satırları arasından 20’nci yüzyılın bütün bir gerçekliği doğdu.” diyordu 21’inci yüzyılın bu sözü tekzib ettiği söylenemez. En azından ilk beşte birlik kısmında henüz geçerli idi bu aforizma.
Ya bizde bilim kurgu derseniz? Rica ediyorum yine “geç kaldık” teranesine başlamayalım. Hem bu teranenin edebiyatımıza bir hız katmadığı da anlaşılmış olmalı artık. Kaldı ki Davudzade Mustafa Nâzım Erzurumî Rüyada Terakki’yi 1913’te, Osman Nuri Eralp, Başka Dünyalarda Canlı Mahlukat Var Mıdır? adlı kitabını 1918’de yayınlamıştı. Yani Jules Verne’nin 1905’teki ölümünün üzerinden çok uzun bir zaman geçmemişti. Demek ki bu konuda düşünüldüğü kadar da geç kalmamışız.
Yine de bilim kurgu denince kat edilmesi gereken çok mesafe var elbette.
Ancak bu var olanı yok saymamızı gerektirmiyor. Değil mi?
Yeni yorum gönder