Deleuze’ün bazıları daha önce başka kitaplarda ve dergilerde yayımlanmış, bazıları da hiç yayımlanmamış makaleleri... Kitabın iskeletini oluşturan ana konular, “yazma meselesi” ve “dilin sağladığı olanaklar.” Proust’un Contre Sainte-Beuve isimli eserinde yer alan ve Deleuze’ün birçok eserinde karşımıza çıkan “Güzel kitaplar bir tür yabancı dilde yazılmıştır” sözü bu kitapta merkezî bir rol üstleniyor. Deleuze’e göre, yazar, yazdığı dile karşı bir yabancılaşmaya tâbidir ve bu durum, “majör” bir dilde “minör” bir dilin yaratılmasına yol açar.
Kitapta yer alan değişik uzunluktaki on yedi yazıda, edebiyat başta olmak üzere metinlerdeki yazarın konumu, yazarın kendi yazısı ile olan ilişkisi inceleniyor. Bu incelemeler bir edebiyat kuramı sunmaktan çok, yazının sunduğu epistemolojik ve ontolojik boyut çerçevesinde. Örneğin, “Lewis Carroll” başlıklı yazı, Alice Harikalar Diyarında vb. eserlerde ortaya çıkan “yüzey ontolojisi”nin ne anlama geldiğini tartışıyor; diğer bir deyişle, Kritik ve Klinik disiplinlerarası bir duruş sergiliyor. Deleuze’ün eserlerinin birçoğunda bu duruş oldukça önemli bir yere sahip. Deleuze bize, bir problemi ele almak ve incelemek için ne kadar çok bakış açısına ihtiyacımız olduğunu örnekler nitelikte. Bu bağlamda, Kritik ve Klinik’te de edebiyat, yazı, dil ve felsefe ilişkisi toplu bir biçimde serimleniyor.
Şu alıntı, Deleuze’ün yazı ile yazar ilişkisini ve edebiyata verdiği önemi gösterir nitelikte: “Kişi kendi nevrozlarıyla yazmaz. Nevroz, psikoz; bunlar, yaşam geçişleri olmaktansa, süreç kesintiye uğradığında, engellendiğinde, tıkandığında içine düşülen durumlardır. Hastalık bir süreç değil, ‘Nietzsche örneği’nde olduğu gibi, sürecin durmasıdır. Bu haliyle yazar hasta değil, daha ziyade hekimdir, kendisinin ve dünyanın doktorudur. Bu durumda, edebiyat bir sağlık girişimi olarak ortaya çıkar.”
Felsefe

Felsefe




Yorumlar

Yorum Gönder
Diğer Felsefe Yazıları

“Ve bugüne kadar istisnasız bütün devletlerin... nihai amacı olan ebedi barış, kötü savaşları bitirmemizi ve kendisine ulaşmak için en uygun görünen (belki de bütün devletlerin tek tek ve tümden cumhuriyetleşmesini sağlayan) bir anayasa kurmamızı talep eder.

“Girit’e kaçmak, Girit’te yaşamak, Atina’da ölmenin alternatifiydi. Fakat Sokrates Atina’da ölmeyi seçti. Sokrates, Girit’e felsefeyi sokmak uğruna yaşamını korumaktan ziyade, Atina’da felsefeyi korumak uğruna yaşamını feda etmeyi tercih eder. Eğer Atina’da felsefenin geleceğine ilişkin tehlike o kadar büyük olmasaydı, Sokrates, belki de Girit’e kaçmayı seçerdi.

“Sanat eleştirisi öğretmekle geçirdiğim uzun yıllar beni şuna ikna etti ki, bir imgeyi değerlendirmenin en iyi yollarından biri onu gözlemlemek ve üzerine düşünüp konuşmaktır. Sanat eleştirisi bunu gerektirir ve bu kitabın derdi de bu.

“Fotoğraf felsefesinin amacı, insan ve aygıt arasındaki mücadeleyi fotoğraf alanında ortaya çıkararak, sözkonusu karşılığa olası bir çözüm aramaktır”

“... nesnelerin beni (özgür bir varlığı) nasıl etkilediği asla anlaşılır şey değildir. Ben yalnızca nesnelerin nesneleri nasıl etkilediğini kavrarım. Ama ben özgür olduğuma göre (ve ben, kendimi nesnelerin bağıntısı üzerine çıkarıp, bu bağıntının kendisinin nasıl olanaklı olmuş olduğunu sormak suretiyle olanım), ben asla hiçbir şey, hiçbir nesne değilim.

Yeni yorum gönder