Yeni sezonun müjdecilerinden olan İstanbul Tasarım Bienali için geri sayım başladı. Bienal, 13 ekim-12 aralık tarihleri arasında, Emre Arolat ve Joseph Grima küratörlüğünde, Londra Tasarım Müzesi Direktörü ve aynı zamanda İstanbul Tasarım Bienali Danışma Kurulu Üyesi olan Deyan Sudjic’in önerisi ile belirlenen Kusurluluk/Imperfection teması altında gerçekleştirilecek. Bu yıl ilk kez yapılacak olan İstanbul Tasarım Bienali’nin New City Reader gazetesi ise sokaklara yayılmaya devam ediyor. Gazetenin farklı başlıklarla hazırlanan her sayısında, kent, mimari ve kamusal alana dair önemli makaleler bulunuyor. Gazetenin bugün çıkan sayısının ise arşivlerde kendine yer bulması şart gibi... Letters (Mektuplar) başlıklı son sayıda, yazar Orhan Pamuk, yazar Joseph Kanon, mimarlık tarihçisi Charles Jencks, küratör, eleştirmen, sanat tarihçisi Hans Ulrich Obrist, mimar Alejandro Zaero-Polo gibi dünyaca tanınmış 18 ismin İstanbul’u farklı yönleriyle anlattığı hikaye ve mektuplar var. Letters (Mektuplar) sayısının konuk editörlüğünü ise 2013 Lizbon Mimarlık Trienali Şef Küratörü Beatrice Galilee üstlenmiş. Orhan Pamuk, bir Fransız jeoloji dergisinde okuduğu haber üzerine yazdığı Boğaz’ın Suları Çekildiği Zaman başlıklı yazısında, İstanbul için bir gelecek senaryosunu paylaşmış. Yazar Joseph Kanon, mektubunda bugünün İstanbul’u ile 1945 yılını karşılaştırırken, mimarlık tarihçisi Charles Jencks binlerce yıllık tarihi yapıya sahip İstanbul’da kentleşmenin doğuracağı sonuçlara dair sorular soruyor. Mimar Alejandro Zaero-Polo ise Ayasofya Müzesi’nin mimarı Milet’li İsidoros’a yazdığı mektupta Ayasofya’nın geçmişine ve bugününe değiniyor. İşte o mektuplardan alıntılar...
GREGERS TANG THOMSEN
Sevgili İstanbul,
Nasıl yapabildin? Bazen ne kadar dikkatsiz olabildiğini görmek, beni hep hayrete düşürüyor. Şu fotoğrafına bir bak! Burası Beyoğlu’nda denizin görülebildiği tek yer ama senin otopark şirketin burayı sahiplenip devasa bir otopark yapmış. Nasıl oluyor da araba park etme konusunda daha iyi fikirler üretemiyorsun? İçten sevgilerimle...
DAAN ROGGEVEEN
Sevgili İstanbul,
İleriki yıllar için planların nedir? Çiftçiler dünyadaki tüm şehirleri çekici buldukları gibi seni de çekici buluyorlar mı? Bu insanların nerede yaşayacakları konusunda en ufak bir fikrin var mı? Hem zaten sen ne tür konutlardan hoşlanıyorsun? Artık elindeki tek konut tipi yalnızca site mi? Peki, tarihi binalarını da, geçmişi korumak adına, yıkıp yeniden inşa ediyor musun? Yollarındaki araba sayısına her gün yüzlercesi daha eklenirken, kendini 'yeşil'düşünmek hoşuna gidiyor mu?
DAVID KOHN
Sevgili Dost,
Tanışmamızın üzerinden iki buçuk yıl geçti bile. Beyoğlu ve Galata’nın sisli sokaklarında ve Boğaziçi’nin kuzey kıyılarında bize rehberlik edişini gülümseyerek hatırlıyorum. Ama ziyaret ettiğimiz bütün yerlerin içinde, asla unutamadığım Sulukule’dir (...) Şimdi İstanbul’a dönüşüm yaklaştıkça, düşüncelerime bir ürperti sızıyor. O birkaç avludan geriye şimdi ne kalmıştır? Şehir kalıntıların üzerini bir gelişim battaniyesi ile örtmüş müdür?
TOM DYCKHOFF
Gecekonduları karşına alıp didişmek, onları temizlemeye çalışmak, aileleri evlerinden etmek ve hayatları bozguna uğratmak yerine, onlarla birlikte çalışmaya ne zaman başlayacaksın?
ORHAN PAMUK
Boğaz’ın suları çekildiği zaman
“Hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz. Yazı hariç.” İbni Zerhani
Boğaz’ın sularının çekilmekte olduğunu farkettiniz mi? Sanmıyorum. Bayram şenliğine çıkmış çocukların keyfi ve heyecanıyla birbirimizi öldürdüğümüz bugünlerde hangimiz bir şey okuyup dünyadan haberdar oluyor ki? Köşe yazarlarımızı bile, dirsekleştiğimiz vapur iskelelerinde, kucak kucağa yuvarlandığımız otobüs sahanlıklarında, harflerin tir tir titrediği dolmuş koltuklarında yarım yamalak okuyoruz. Ben haberi bir Fransız jeoloji dergisinde okudum.
Karadeniz ısınıyor, Akdeniz soğuyormuş. Bu yüzden esneyerek yayılan deniz sahanlıklarının dibindeki muazzam mağaralara deniz suları boşalmaya, aynı tektonik kıpırdanmalar sonucu da Cebelitarık, Çanakkale ve İstanbul boğazlarının tabanı yukarı çıkmaya başlamış. Boğaz kıyısında konuştuğumuz son balıkçılardan biri, eskiden demirlemek için bir minare boyu zincir attığı sularda şimdi teknesinin karaya oturduğunu söyleyerek sordu: Başbakanımız bu konuyla ilgilenmiyor mu hiç? Bilmiyorum. Bildiğim giderek artan bir hızla ilerlediği açıklanan bu gelişmenin yakın gelecekteki sonuçlarıdır. Besbelli, kısa bir zaman sonra, bir zamanlar ‘Boğaz’ dediğimiz o cennet yer, kara bir çamurla sıvalı kalyon leşlerinin, parlak dişlerini gösteren hayaletler gibi parladığı bir zifiri bataklığa dönüşecek. Sıcak bir yaz sonunda ise, bu bataklığın, küçük bir kasabayı sulayan alçakgönüllü bir derenin tabanı gibi yer yer kuruyup çamurlaşacağını, hatta binlerce geniş borudan şelaleler gibi gürül gürül akan lağımların suladığı yamaçlarda otların ve papatyaların yeşereceğini tahmin etmek zor değil. Kız Kulesi’nin bir tepenin üstünde korkutucu gerçek bir kule gibi yükseleceği bu derin ve vahşi vadide yeni bir hayat başlayacak. (...)
Kaynak: Taraf
Yeni yorum gönder