Cemal Karanlık
Sevgili okurlar, memleketimizde acaba edebiyat dergileri ne halde diye düşünürken –ki gel de düşünme birader; gazete bayilerinde dağıtılan dergiler bir bir ya kapanıyor, ya da bayii falan boşverip yalnızca kitapçılarda dağıtılıyor- evet bu fevkalade üzücü durumu düşünürken elime meşhur Forbes dergisi geçti. Baktım, üstünde “en çok kazanan yazarlar” diye bir başlık var. Tam başlık şöyle: “En Çok Kazanan Yazarlar: Hanefi Avcı Zirvede”… Şimdi Avcı’nın bir edebiyatçı olmadığı malum, fakat bizde alışkanlık var, yazar deyince edebiyatçı anlıyoruz. Neyse, hatalarımızı göreceğiz zamanla. Hemen çevirdim sayfaları…
Efendim, doğrusu gözlerim yaşardı. Bir zamanlar, eh biz de az çok yazar dostlar edinmiş sayılırız, edebiyatçı, yaptığı işi söylemek istemezdi orda burda. Söylerdi de, iş nasıl olsa dönüp dolaşıp paraya geleceği için, hani sıkıntı duyardı epey. Mesela, kayınpeder sorardı hemen: Bu yazı mazı işleri iyi kazandırıyor mu damat, sigortası neyi var mı? Tabii burada yarım ağızla da olsa kayınpedere olumlu bir cevap vermek gerekirdi.
Bir yazar arkadaşım anlattı: Yahu dedi, sağa sola gidiyoruz ya, soruyorlar hemen, ne işle meşgulsünüz, diye. Yazarım dediğim zaman gazeteci belliyorlar. Romanın, hikâyenin yazılıp basılabileceğini daha anlamamış millet… Doğru. Bakın şimdi üniversite gençliği arasında yaygın bir argüman var. Diyorlar ki, “roman hikâye nedir kardeşim, başkasının hayallerini ne okuyacağım, okurum tarih, bilim, öğrenirim bişeyler…” Bizde böyle. Yine de, meşhur iş dergisi Forbes’in araştırması adamakıllı umut verici. Neden mi?
Araştırmaya konu olan yazarlara, özellikle edebiyatçılara bakıyorum şimdi: Listenin başında Ahmet Ümit var. Ümit, 2010’un en çok kazanan romancısı olmuş. Yazarın kitapları 2010’da 327. 000 adet basılmış. Ümit’in 2010 geliri 1. 107. 400, cirosu 5. 537. 000 TL imiş. Elif Şafak Hanım (gelir; 986. 200 TL), Sinan Yağmur Bey (gelir; 286. 250 TL), Serdar Özkan Bey (gelir; 189. 338 TL) listedeki edebiyatçı isimlerden bazıları…
Tablo gerçekten gurur verici. Demek artık bizim ülkemizde de edebiyat para etmeye başlamış. Demek insanımız yavaş yavaş başkalarının hayalleriyle de ilgilenir olmuş. Herhalde “muvakkat hamal” Orhan Kemaller tarihe karışacak böylece… Demek “Nazım Hikmet Hücrede” gibi utanç verici başlıklar gidip yerine “Hanefi Avcı Zirvede” gibileri gelecek.
Dur, neyse, duygu sömürüsüne başlamayalım şimdi...
Ben en çok neye seviniyorum biliyor musunuz?
Yazarlarımızın kazandığı paralar duyulduktan sonra olacaklara…
Genç yazar, askerlik görevini yerine getirmek üzere gidip dayısının elini öpmek ister. Artık yaşlılık günlerinin keyfini sürmekte olan dayı bey orta boy pizzasını az önce yemiş, yengenin elinden soğuk, taptaze bir bardak su içmiştir. Ağzını silerken, başparmağına asılı bulunan tespih dişlerine çarpmıştır… Delikanlı içeri girer. Hep sevdiği fakat yine de içten içe korktuğu (bu bizim olmazsa olmazımızdır sayın okurlar, çok sever, ama içten içe korkarız büyüklerimizden) dayısının elini öper. Pizzanın kokusu gelir bir yerlerden. Hakkını helal et dayı… Helal olsun koçum. Tez günde dön gel evladım… Aslan parçası seni… Bana bak, internet var mıymış kışlada, öğrendin mi? Varmış dayı, yazıcı olacakmışım zaten, ordan haberleşiriz. Oğlum kızlara falan çetlerde oyalanma. İşine bak… Romanını yaz, geri kalma… İşinden olma evladım, anladın mı? Anladım dayı, merak etme…
Konuşma bitmiştir. Dayı boynunu uzatıp mutfakta bulunan karısına seslenir; Kııız, kaldıysa pizza getir yeğenime…
Cemal Bey, Cemal Bey, yazarların parasından başka yazacak konu mu bulamadınız? Hani Forbest halt etmiş, ya siz?
Yeni yorum gönder