

Selçuk Erdem’in çok sevdiğim bir karikatürü var: Editör, elindeki kitap dosyasını okumuştur ve karşısındaki koyuna, “Ama bütün kitap boyunca sadece ‘meee’ yazmışsınız?!” der şaşkınlıkla. Koyun da şu cevabı verir editöre, gayet ciddi bir şekilde: “Ben sadece gerçekleri yazdım!” Ne zaman bir sohbette söz yazmaktan açılsa, bu karikatürü hatırlatır, edebi anlamda salt gerçekliğin ve gerçekçiliğin ne kadar kuru bir şey olduğunu savunurum. Çünkü yazarın oluşturduğu kurmaca evren, her halükarda kerameti kendinden menkul bir “gerçeklik” donuna bürünecektir zaten kâğıdın üzerinde, kitapların sayfaları arasında.
Hayatın (acı veya tatlı) gerçeklerinden, kuruluğundan kaçmak için sığınmaz mıyız biraz da kitaplara, kurmaca metinlere? Biz okurlar, yazarla sessiz bir sözleşme imzalamış olmaz mıyız az sonra, iki kapak arasında olup biten her şeye şeksiz şüphesiz inanacağımıza dair? Hatta bazımız biraz daha ileriye gidip, tıpkı ben gibi kurmacayı tüm gerçekliklerden de üstte tutan biriyse hele, asıl “gerçek” olanın okuduğumuz romanlar, öyküler, masallar, efsaneler olduğunu hiç düşünmez miyiz?
Kitaplar, okuma kültürü, kütüphaneler, kelimeler, kurmaca ve okuryazarlığa dair ne varsa, hemen hepsi hakkında
Hayat yolunda elimizden tutan ‘yaratıklar’
Kitabın başlığı sizi yanıltmasın: “Efsanevi” derken sadece fantastik ve mitolojik türden karakterler ya da masal kahramanlarından bahsetmiyor elbette Manguel. Hamlet’in annesi Gertrude de var bu efsaneleşmiş isimler arasında, Çavdar Tarlasında Çocuklar romanının başkarakteri Holden Caulfield’in küçük kız kardeşi Phoebe de, Robinson Crouse da… Tüm bu isimlerin “efsanevi” olmalarının sebebi ise hepsinin, iyi birer okur olarak bizlerin yaşamlarımızı şekillendirmiş olmaları. Bizler farkında olsak da olmasak da hayat yolunda ellerimizden tutmaları. Bizleri iyisinden kötüsüne tüm “insan” halleriyle tanıştırmış olmaları: Kısacası, özyaşamöykümüzü oluşturmuş olmaları elbette. Bu konuyla ilgili olarak, şunları söylüyor Alberto Manguel kitabın önsözünde:
“İnsan kendi özyaşamöyküsünü çeşitli şekillerde oluşturabilir: Yaşadığı yerler aracılığıyla, gördüğü ve hâlâ hatırladığı rüyalar vasıtasıyla, hiç unutulmayan kadınlar ve erkeklerle karşılaştığı anlar aracılığıyla ve sadece zamandizinsel bir anlatım yoluyla. Ben kendi hayatımı her zaman birçok kitabın sayfalarını çevirmek olarak düşünmüşümdür. Okuduklarım, hayal haritamı oluşturan kitaplar, en mahrem deneyimlerimin hepsini tanımlar ve en önemli şeyler hakkında bildiğimi düşündüğüm hemen her şeyin izini bir paragrafa ya da bir satıra kadar sürebilirim.”
Yeni yorum gönder