Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Victor Hugo hakkında az bilinen şeyler




Toplam oy: 1089

Romantizm akımının en tanınmış yazarlarından biridir Victor Hugo. Daha ilk romanı olan Notre Dame'ın Kamburu ile ortaya koyar edebiyat alanındaki yetkinliğini ki bu roman ona dünya çapında bir şöhret de getirmiştir. Müzikallerden sinema filmlerine kadar birçok farklı görünüme giren Notre Dame'ın Kamburu, Disney animasyon stüdyosu tarafından çizgi filme dahi uyarlanmıştır. Yine de Victor Hugo'ya asıl ününü getiren ve adını edebiyat tarihine kazıyan eseri Sefiller olmuştur.

 

Peki edebiyat tarihinin en önemli isimlerinden olan Victor Hugo'yu gerçekte ne kadar tanıyoruz? İşte Victor Hugo hakkında az bilinenler...

 

1. Hacmiyle göz dolduran, bir miktar da okurun gözünü korkutan Sefiller'i yazmak (tahmin edilebileceği gibi) Victor Hugo'nun epeyce zamanını almıştı. Romanın ana fikri üzerine 1830'larda düşünmeye başlayan Victor Hugo'nun zihninde filizlenen fikri Sefiller romanına dönüştürebilmesi uzun yıllar süren çalışmaları sayesinde oldu. Victor Hugo Sefiller'i tamamladığında takvimler 1862 yılını gösteriyordu. Hugo'nun Sefiller üzerinde tam 17 yıl çalıştığı düşünülüyor.

 

2. Victor Hugo da hemen her yazar kadar mustaripti yazar tıkanmasından. Fakat benzerlerinin aksine, Victor Hugo hayli ilginç bir yöntem geliştirmişti tıkanmasıyla baş etmek için. Hugo tıkandığını hissettiğinde bütün kıyafetlerini çıkarıp uşağına teslim ediyor ve yanında yalnızca kalem ve kağıtla kendini bir odaya kilitliyordu. Kimileri bu gönüllü tecritlerde Victor Hugo'nun sırtına bir battaniye aldığını düşünse de çoğunluk yazarın tamamen çıplak bir halde yazdığına inanıyor.

 

3. Sefiller'in hacmiyle okurun gözünü korkutabileceğini söylerken şaka yapmıyoruz. Sefiller gerçekten de uzun. Öyle ki bugüne dek yazılmış en uzun romanlardan biri olma özelliğini de taşıyor. Listenin yirminci sırasında yer alan Sefiller  655,478 sözcükten oluşuyor.

 

4. Victor Hugo sadece bir yazar değil, aynı zamanda resmi bir aziz! Hugo ölümünün kırkıncı yılında Budizm, Hıristiyanlık, İslam ve diğer dinleri bir araya getiren bir Vietnam dinince aziz ilan edildi. Cao Dai olarak adlandırılan bu inanış 1926 yılında sistematikleşti ve inanışın ilk azizlerinden biri de Victor Hugo'ydu. Bu inanışın kutsal kabul ettiği kişiler arasında Buddha, Hz. İsa, Hz. Muhammed, Jeanne d'Arc, Julius Ceaser ve Konfüçyüs de bulunuyor.

 

 

 

5. Victor Hugo sadece edebi yetenekleri ile değil, çapkınlığıyla da oldukça ünlüydü. Henüz her ikisi de 20 yaşındayken çocukluk aşkı Adele Foucher ile evlenen yazar 1868 yılında eşinin vefatına dek, tam 46 yıl boyunca evli kaldı. Fakat bu evlilik zarfında sadakat Hugo'nun önemli meziyetlerinden biri değildi. Victor Hugo bir dizi metresinin yanı sıra gelişigüzel kurduğu yakınlıklarla da ünlüydü.

 

6. Fransız Devrimi ve  Louis Napoleon'un 1851'deki zaferinden sonra Victor Hugo kendini Fransa'nın düşmanı ilan etti ve gönüllü bir sürgüne gitti. 1870'te Fransa'ya dönüşüne kadar Brüksel,  Jersey ve Guernsey gibi yerlerde yaşayan Victor Hugo eşi Adele Foucher'in 1868'de vefat etmesi üzerine düzenlenen cenaze törenine de sürgünde olması sebebiyle katılamadı.

 

7. Victor Hugo 80. yaşına girişini Fransa tarihinin en gösterişli törenlerinden biriyle kutladı. Yazarın 80. yaşına girişi şerefine yaklaşık yarım milyon kişi yazarın evinin önünde bir geçit töreni düzenledi. Bu sırada Victor Hugo evinin önünde, torunlarıyla birlikte oturuyordu. 5000 müzisyenden oluşan bir ekip bu tören sırasında yazarın onuruna Fransa'nın ulusal marşını çaldı.

 

8. Yazarın görkemli doğum gününden birkaç yıl sonra gerçekleştirilen cenaze töreni de doğum gününden aşağı kalmıyordu. Hugo'nun cenazesine öyle çok kişi katılmıştı ki geçit töreninin tamamlanması tam altı saat sürdü. Yazarın naaşı Paris'te bulunan ünlü Zafer Takı'nın altına yerleştirildi ve Hugo'ya saygılarını sunmak için gelenlerin sayısı iki milyonu buldu. Victor Hugo'nun naaşı Alexandre Dumas ve Emile Zola ile aynı mahzende gömülüdür.

 

 


 

 

Kaynak: The Telegraphy

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.