Dünya üzerindeki çok az lidere/politik figüre nasip olacak türde bir karizma ve 20. yüzyılı aşacak derinlikte devasa bir etki alanı. Malcolm X adını duyduğum her an içimdeki ateşin harlandığını hissediyorum. Heyecan verici bir kahraman Malcolm. Hakkında sürekli yeni bir şeyler yazılması ve isminin etrafında yanan ateşin hiç sönmemesi ne iyi. Biyografi, konuşma, anı, mektup, derleme ve inceleme türündeki çeviri-telif eserlerle Türkçedeki Malcolm X Kitaplığı’nın genişlediğini görmek gerçekten mutluluk verici. Malkım hakkında söylenecek ne kaldı ki, sorusuna (hâlâ) verilecek bir cevabın olduğunu bilmek güzel.
Alex Haley’in yazdığı, İnsan Yayınları tarafından (İlk basım Akabe tarafından 70’li yıllarda) dilimize kazandırılan The Authobiography of Malcolm X adlı eser, Malcolm X Kitaplığı’nın en nadide parçası olarak sayılabilir. İthaki yayınları tarafından dilimize kazandırılan Afro-Amerikan Çalışmaları Araştırma Enstitüsü’nün de kurucusu olan profesör Manning Marable’ın -büyük bir özveriyle- ölümünden hemen önce tamamlayabildiği 2012 Pulitzer ödüllü Malcolm/Arayışlarla Dolu Bir Hayat isimli kitap da alanındaki en özgün çalışmalardan biri olarak göze çarpmıştı. Şahsen Beatrice Gormley’in A Revolutionary Voice / Devrimci Bir Ses’i ya da Malcolm X’in kızı Ilyasah Shabazz tarafından kaleme alınan Growing Up X’in çevrilmesini beklerken, yeni bir yayınevi olan Teklif, Malcolm X-Son Söyleşi isimli yeni bir Malcolm kitabı bastı.
Kitaba adını veren söyleşi, İsviçre’nin Cenevre kentindeki İslam Merkezi tarafından Arapça dilinde aylık yayınlanan Al-Muslimoon dergisinden gelen yazılı sorulara verilen yanıtlardan müteşekkil.
1965 yılında bahse konu derginin şubat sayısında yayımlanmış. Oldukça kısa bir söyleşi aslında bu, kitabın yalnızca 8 sayfasını kaplıyor. Ama enteresan cümleler var içinde. Malcolm X şehit edilmeden bir gece önce şunları söylüyor mesela; “Elijah Muhammed, kendisinin uç noktadaki ahlaksızlığına dair sırları açığa çıkaracağımdan korktuğu için benim öldürülme emrimi çoktan vermişti.”
OKURU YORMAYAN BİR DERLEME
Söyleşinin bütününe hâkim olan duygu, çözüme odaklanmış, olgun, demini almış bir adamın ruh halini yansıtıyor. Eğitime vurgu yapıp, gerçek İslam’ın öğretilebileceği merkezler kurmayı hedefleyen ve “tek amacımız bizim de yayılmasında katkıda bulunduğumuz çarpıtılmış İslam imajını düzeltmek” diyerek özeleştiri yapan, öfkeli ama daha planlı bir Malcolm X görüyoruz. Bu söyleşinin sorularına cevap verdiği gece, evinin bombalanması ve ailesiyle birlikte ölümün kıyısından dönmesi söyleşinin atmosferini başka bir boyuta taşıyor. Malcolm bu durumu derginin editörlerine not olarak iletmeyi tercih etmiş.
Malcolm X-Son Söyleşi kitabı, geriye kalan 150 sayfa boyunca ne anlatıyor derseniz, bu noktada kitabın klasik bir Malcolm X kitabı formatıyla hazırlandığını söyleyebiliriz. Ana hatlarıyla okuru yormayan kısa bir biyografinin ardından, Malcolm X’in hayatını şekillendiren insanların mercek altına alındığı bir bölüm hazırlanmış. Bu bölüm İslam’ın Amerika’da yayılma hikâyesini başat aktörler üzerinden oldukça başarılı bir şekilde anlatıyor. 1913’te New Jersey’de kurulan ilk Amerikan İslami Örgütü’nden ve Drew Ali’den başlayarak; Wallace D. Fard, Elijah Muhammed, Warith Deen Muhammed ve Louis Farakhan’a kadar uzanan bu kısa Amerikan-İslam tarihi, dinin özünden saptırılarak, new age ve modern cult benzeri teşkilatlanmalara nasıl paravan yapıldığını çok rafine bir şekilde gözler önüne seriyor. Bütün hikâyeyi kronolojik olarak görmemizi sağlayan bu bölüm, eşi Betty Shabazz ve aynı amaç için farklı yollarda yürüdüğü çağdaşı Martin Luther King ile tamamlanıyor. Son bölüm ise Oxford Üniversitesi Konuşması ile meşhur Oy veya Mermi isimli ateşli politik vaazının deşifrelerinden oluşuyor. Özellikle son bölümü Malcolm X’in sesiyle okumaktan kendinizi alamıyorsunuz.
“Malcolm X-Son Söyleşi” kitabı, yeni şeyler söylemese de, meseleyi ana hatlarıyla anlamak isteyenleri boğmadan okunmaya değer bir derleme sunuyor ve Malcolm X Kitaplığı’ndaki yerini fazlasıyla hak ediyor.
Dip not niyetine; Malcolm X’in yıllar geçtikçe demlenen ve şiddetini daha da artıran rüzgârı -Amerikan edebiyatı bağlamında da- konuşulmaya değer. Larry Neal’in Malkım hakkında söylediklerini okuyunca kafamdaki bir soruya daha cevap bulmuş oldum. Evet, Malkım ve sesindeki o şiirsel müzik; “Malcolm hakkında en sevdiğim şey onun şiire karşı duyduğu ilgiydi: konuşma ritmi ve siyahi müziğin evreninden çıkmış gibi görünen ses tınısı. Siyah kilisesine düzenli olarak gitmediğim için, kuzeyli siyahlar arasında pek de normal karşılanmıyordum. Martin Luther King’in retorik stratejilerine ulaşma imkânım pek yoktu. Kulaklarım kentsel siyah Amerika müziğine, deyimselleşmiş blues’a yani caz’a, daha alışıktı. İşte Malcolm o müzik gibiydi. Birçoğumuza Charlie Parker ve John Coltrane’nin müziğini -artistik siyah bilinçlenmesinde önem verilen özelliklerin merkez kuvveti olan bir müzik- hatırlatırdı. Malcolm, kentli bir sokak konuşmacısının sert geleneğinden geliyordu. Fakat konuşmalarında göze çarpan bir sanat, zorlayıcı ve hiç bitmeyen bir uğultusu olan içsel bir mantık gizliydi.”
MALCOLM X SON SÖYLEŞİ
ÇEV: Hamiyet Ünal
TEKLİF YAYINLARI 2018
Yeni yorum gönder