Elie Wiesel, Romanya doğumlu, soykırım mağduru Yahudi bir yazar. Annesi ile kardeşinin büyük ihtimalle yaşamlarını yitirdikleri Auschwitz Toplama Kampı kabusunu bizzat yaşamış. Sol koluna yapılan ve onu kimliksizleştiren dövmeyle A-7713 numaralı esire dönüşmüş. Babasını başka bir toplama kampında kaybetmiş, savaştan sonra bir Fransız yetimhanesine yerleştirilmiş. Felsefe eğitimi almış, gazetecilik yapmaya başlamış. 1958’de François Mauriac ile tanışana kadar savaş sırasında yaşadıkları hakkında yazmayı reddetmiş. Mauriac onu yazmaya ikna edince, Wiesel’i Nobel Barış .dülü’ne kadar götürecek uzun yol açılmış. Elbette bir yazarın yaşam öyküsü ve kurmaca metni arasında bağ kurmaya çalışmak, bu bağı bulmak için haddinden fazla çaba harcamak çoğu zaman doğru değil. Lakin Wiesel’in edebiyatı, yaşam öyküsüne sıkı sıkıya bağlı. Bu yüzden “edebiyatını” tanımadan önce, “onu” tanımakta fayda var, diyebiliriz.
Yakın bir zaman önce Türkçede yayımlanan Sürgünler Çağı romanının başkahramanı Gamaliel, Macar faşistlerin elinden kurtarılmaya çalışılan Yahudi bir çocuk. Ruhen ve fiziken soykırım coğrafyasının tam ortasında ve bu coğrafyada ebeveynlerinden uzakta yaşamak zorunda. Babasından nasıl ayrıldığını bilsek de, bu sahnenin “hüznü” romanda canlandırılmıyor. Fakat giriş b.lümünde uzun uzadıya anlatılan, kü.ük kahramanımızın annesi tarafından İlonka’da bırakılmaya çalışıldığı sahneler, 20. yüzyıl edebiyatının savaş, göç ve soykırım temaları üzerinden yaratmaya çalıştığı katharsisin başarılı bir örneği.
Yazar, “roman zamanı” ile sıklıkla oynuyor. Bu sayede Gamaliel’in çocukluğuna şahit olduğumuz gibi, 50’li yaşlarını da görüyoruz; ki o yaşlarda göç etmek zorunda kaldığı ABD’de “Gizli Kitap” adını verdiği kitabını yazmakla meşgul. Aynı zamanda para kazanmak için yeteneksiz yazarlara “gölge yazarlık” da yapıyor. Romanın bu bölümünde kahramanının ağzından Wiesel’in söylediği sözler, “yazma” düşüncesi üzerine yeni yollar da öneriyor sanki. Bir yazar metnine nasıl yaklaşmalıdır? Anlatacaklarını çok sayıda okura ulaştırmaya mı çalışmalıdır, yoksa metnine mi yoğunlaşmalıdır?
Çocukluktan 50’li yaşlara, tüm bu geniş zaman içinde Gamaliel’in, haliyle romanın, değişmeyen tek teması arayış. Çocukken barışı, büyüdüğünde annesi, babası ve bakıcı İlonka’yı, yetişkinliğinde ise iyi bir yazar olmanın yollarını arıyor o.
* Görsel: Onur Atay
Yeni yorum gönder