Bir öykü kitabını elinize aldınız, içinden prospektüs çıktı. Ne yaparsınız? Çoğumuz prospektüsü okuma zahmetine katlanmadan, alışageldiğimiz şekilde kitabımızı okuruz: Günde iki veya üç öykü, tercihen bol sıvı ile. Bazı meraklı okuyucular ise prospektüsü satır satır okur ve tüm endikasyonlardan haberdar olmak ister. Bazıları yalnızca bir aksilikle karşılaştığında prospektüsü açar. Önümüzdeki kitap, Naime Erkovan’ın Asılsız Hikâyeler’i; prospektüsü ise kitabın başında değil, sonunda.
Prospektüste dikkat çeken bir kelime var: Teknik. Erkovan, kitaptaki öyküleri bir araya getiren şeyin ruh, konu veya tema değil de teknik olduğunu vurgulamak istiyor. Tüm öyküleri farklı tekniklerle yazdığını izah ediyor. Bizse bu izahtan şunu anlıyoruz: Sayın okuyucu, Asılsız Hikâyeler bir yazarlık atölyesi çalışması sonucu oluşmuştur.
Yazarlık atölyelerinde farklı öyküleme ve anlatım teknikleri öğretilir ve katılımcılardan bu tekniklerle öykü yazmaları beklenir. Bu atölyelerin yan etki sayılabilecek ortak bir özelliği vardır: Teknik ısrarı. Bu yan etkiler mezkur kitabımızda da teşhis edilebilir. Asılsız Hikâyeler’deki teknik vurgusu, neredeyse tüm öykülerde hikayenin önüne geçiyor. Bazı hikayelerde, sırf ilgili tekniği uygulayabilmek için vasat ve klişe öyküler yazmış Erkovan. Mise en abyme tekniğinin uygulandığı “Dipsiz” adlı hikayesi, tespitimiz için manidar bir örnek.
Prospektüslere muhtaç sentetik hikayeler
Alberto Manguel, yazarlık okullarından ve bu okullardan çıkan yazarların nasıl da birbirine benzediğinden dem vurur. Genç yazarlar yazarlık atölyesindeki derslere ve öğrendikleri tekniklere ziyadesiyle bağlı olduklarından, ortaya çıkan metinler giderek sentetikleşiyor, tektipleşiyor ve otantisitesini yitiriyor. Erkovan’ın kitabındaki öyküler de Manguel’i haklı çıkarıyor gibi.
Tüm handikaplarına rağmen Asılsız Hikâyeler’de Erkovan’ın öykü dünyasında sürekli hatırlanacak ve onun yazarlığının iyi tarafını temsil eden, iyi kotarılmış öyküler de mevcut. Saatli Maarif Takvimi öyküleri hem fikir hem de üslup olarak çok başarılı. Takvim formu sayesinde, anımsatılmak istenen olay ve bağlam kolaylıkla ve dramatik olarak güçlü bir şekilde okuyucuya verilebiliyor. Takvim altı yazısı formuyla hikaye anlatmayı da çok iyi başarmış Erkovan. Yine, deneysel bir çalışma olan, makale formundaki Kendini Anlatan Öykü de yaratıcı, zeki ve eğlenceli bir metin olmuş.
Erkovan’ın yazarlık serüveni içerisinde değerlendirildiğinde Asılsız Hikâyeler’in fetret dönemini temsil ettiği söylenebilir. Beşinci Düğme kitabı ile öyküye fantastik hikayelerle başlayan, ardından Soğuk Taht ile uzun anlatılarda da başarılı olabileceğini kanıtlayan Erkovan’ın Asılsız Hikâyeler’i, maalesef, yazarın kariyerinde bir geri adım olarak görülüyor. Hülasası, Erkovan, prospektüslere muhtaç sentetik hikayelerden medet uman mektepli bir yazar tavrından ziyade, ilk iki kitabında müşahede edilen alaylı ustalığında karar kılarsa Türk öykücülüğünü zenginleştirebilir.
Şimdi önünüzde bir kitap ve kitabın sonunda da bir prospektüs var. Ne yaparsınız?
* Görsel: Pier Paterhnani
Daha önce bir yazarlık kursuna gittiniz mi? Ya da haç kere gittiniz?
Yeni yorum gönder