Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Anksiyete bozukluğu için bir kitap reçetesi



Toplam oy: 1935
Daniel Smith
Okuyan Us Yayınları
Maymun Aklı, kış mevsimi geliyorken, ruhsal ve zihinsel bağışıklığımızı güçlendirmek adına, vitamin niyetine okunacak kitaplar listesine girebilir.

Bu mevsim değişiminde, hayatınızdaki belirsizliklerle ya da yoğunlukla ne yapacağınızı bilemiyorsanız ve kaygı seviyenizin her zamankinden biraz daha yüksek olduğunu hissediyorsanız, bu yaşadıklarınıza “Ben kişileştirilmiş kaygıydım,” diyen biriyle birlikte tekrar bakmaya ve bakarken de biraz gülümsemeye ne dersiniz? Ayrıca zanax, atarax, cipralex, alprazolam gibi kelimeler size oldukça tanıdık geliyorsa ve ne zaman yoğun bir kaygı yaşasanız eliniz ilaç dolabına gidiyorsa, belki bunu engelleyemem ama bir psikoterapist olarak size bir kitap reçetesi yazıp, ilk sıraya da Maymun Aklı’nı koyabilirim.

 

Kaygı, modern insanın özellikle büyük şehir insanının hayatının çoğu döneminde sık sık karşılaştığı ve baş etmek zorunda kaldığı bir sıkıntı. “Baş etmek zorunda,” diyorum çünkü eğer ipin ucu kaçarsa ve gerekli önlemler alınmazsa “anksiyete bozuklukları” başlığı altında toplanan, panik atak, çeşitli fobiler, obsesif kompulsif bozukluk vb. gibi çok şiddetli başka sıkıntılara sebebiyet verebilir ve içinden çıkılması oldukça zor bir kısır döngüye sürükleyebilir.

 

 

Kaygı bozukluğundan muzdarip bir zihin, patinaj çeker. Bu patinaj hali ise enerjimizi kemirir, içsel bir gürültü kirliliği yaratır ve hayatı sanki berbat bir İstanbul trafiği stresiyle yaşamamıza neden olur. Tıpkı Daniel Smith’in hayatında olduğu gibi: “Benim anksiyete sorunum var. Bu anksiyete, konsantre olmamı imkansızlaştırıyor. Konsantre olmak imkansız olduğu için işimde affedilmez bir hata yapacağım. İşimde affedilmez bir hata yapacağım için işten çıkarılacağım. İşten çıkarılacağım için kiramı ödeyemeyeceğim. Kiramı ödeyemeyeceğim için Fenway Park’ın arkasındaki kuytu bir yolda para karşılığında seks yapmak zorunda kalacağım. Para karşılığında seks yapmak zorunda kalacağım için HIV kapacağım. HIV kapacağım için AIDS olacağım. AIDS olacağım için yalnız ve rezil olmuş bir şekilde öleceğim.”

 

Daniel Smith, Maymun Aklı isimli kitabında anksiyete bozukluğunun tam ortasında soluklanan gerçek bir yaşam öyküsüyle buluşturuyor okuyucuyu. Ve bunu yaparken de küçük bir uyarıda bulunuyor: “Bu bir iyileşme anı yazısı değildir.”

 

Daniel Smith, delirmekten, AIDS olmaktan, yazamamaktan, işsiz ve yalnız kalmaktan kaygılanıyor. Bu olasılıklar herkesi kaygılandırır elbette; ancak yazarın kaygı dozu yaşam kalitesini olumsuz anlamda etkileyebilecek ölçüde, yani herkesinkinden biraz daha fazla. Anksiyete bozukluklarının dozlarını ise Smith şöyle bir örnekle açıklıyor; “Afrika’da hayvan koruma alanında kamp yapıyorsan ve canlı canlı yenmek istemediğin için uyumakta zorluk çekiyorsan, normal kaygılısın. Fort Lauderdale’deki bir barda bira içiyorsan ve belki bir gün bir kamp seyahatine çıkıp, oradayken çadırına bir hayvan girip seni canlı canlı yiyeceği için sinirlerin gerginse, bir reçeteye ihtiyacın var.”

 

Smith’in yaşamı, sürekli başına bir felaket geleceği beklentisiyle geçiyor. Bu durum, 15 yaşında yaşadığı ilk cinsel deneyimin aslında bir tecavüz olduğunu anlamasıyla başlıyor. Sayısız psikoterapiste, psikiyatriste gidiyor. Fakat hiçbiri yeterli gelmiyor. Evlerinin alt katında hasta gören psikoterapist annesinin bu tablodaki yerini şu sözlerle aktarıyor: “Annem için, en küçük çocuğunun görünürde bir gecede bir hastaya dönüşmesini izlemek son derece şaşırtıcı olmalıydı. Alt katta, dönüştürülmüş dinlenme odasında, annem bütün gün tedavi ettiği ancak prensip gereği sevemeyeceği acı çekenlerle oturuyordu. Üst katta ise bütün akşam sevdiği ancak prensip gereği  tedavi edemediği bir acı çekenle oturuyordu.”

 

Kaygıyla yazarak baş etmek

 

 

Daniel Smith, anksiyete hakkında bir kitap yazmakta olduğunu ilk annesine söylüyor ancak bu konuyla ilgili yazmanın çok da orijinal bir fikir olmadığını biliyor. Annesi, Freud’un 90 yıl önce, Kiergaard’ın Freud’dan da 80 yıl önce, Spinoza’nın ise 18. yüzyılda anksiyete hakkında düşünüp yazdığını hatırlatıyor ona. Fakat kaygıyla baş etme yollarından birinin kaygıyla ilgili yazmak olduğunu da görüyor.

 

Kitabın ismi ise Budizmle ilintili. Daniel Smith, Budizmin kaygılılar için yaratıldığını öne sürüyor. Bütün amacının sakinliği teşvik edip, düşünce ve duygu fazlasını terbiye etmek olduğunu ifade ediyor. Ve ekliyor: “Budistlerin, bu duygu fazlalıkları için muhteşem bir terimleri var. Onlara maymun aklı durumu olarak değiniyorlar. Maymun aklının sancıları içerisinde olan bir insan, bileşenlerinin kafatasının bir tarafından diğerine sıçramayı bırakmadıkları, sürekli dönüp, zıplayıp, duvarlara dışkı attıkları ve sarmaşığa tutunmuş sallanan Howler maymunları gibi gevşek nöronlara tutunup sallandıkları bir bilinçlilikten ötürü acı çeker. ”

 

Ama anksiyetik bir kişiden beklenebileceği üzere kitap adı olarak Maymun Aklı çok da yeterli gelmemiş olacak ki, bir de açıklayıcı bir alt başlık koyuyor Smith: “Anksiyete bozukluğu yaşayan bir adamın akıl almaz derecede komik hikayesi”

 

Maymun Aklı, kolay okunan, okuyucuyu hemen içine alan, sade ve eğlenceli bir dille yazılmış, bir çok satan olmasına rağmen, özellikle Kierkegaard’ın bazı ağır metinlerinden de besleniyor.  “Kiergaard haklıydı: İnsan olmak, kaygılı olmaktır. Fakat bu sadece başlangıç noktası. Bir sonraki ve en önemli adım, kaygını tamamen boğmadan, onu nasıl disiplin altına alacağını öğrenmektir. Hatta, boğmayı istemeksizin... ”

 

Tam da böyle yapıyor Smith, anksiyetesinden tam anlamıyla kurtulamasa da bir ölçüde onu kabullenip, kontrol altına alabiliyor ve kaygının kaygıyı doğurduğu kısırdöngüyü kırmayı başarabiliyor. En önemlisi de gülmenin kaygılılar için değil, cahiller için olduğunu öne süren biriyken, gülmekle işinin bittiğini düşünürken, kendisiyle dalga geçen birine dönüşüyor ve yeniden gülüyor.

 

Maymun Aklı, kış mevsimi geliyorken, ruhsal ve zihinsel bağışıklığımızı güçlendirmek adına, vitamin niyetine okunacak kitaplar listesine girebilir. Üstelik, insanı geliştiremeyip daha da körelten hatta hasta eden kişisel gelişim kitaplarının oldukça dışındaki çizgisiyle, kaygılanan ya da kaygı bozukluğu yaşayan herkesin kendisinden bir şeyler bulabileceği ve bulurken de oldukça keyifleneceği bir kitap.

 

 


 

 

* Görsel: David Gothard

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.