Masallar, çocuklara -bazen büyüklere- içinde yaşadıkları kültürü ve bu kültürün değer yargılarını, dünya görüşünü, anlayışını öğretmeyi amaçlar. Bu nedenle genellikle didaktik olmalarıyla ön plana çıkarlar. İçinde yaşadıkları kültürün doğrusu / yanlışı neyse çocukları da o konuda "bilinçlendirme" yoluna giderler. Çoğu kez anonim bir nasihat moduna geçerler ki -bu hem çocuklar için hem de büyükler için sıkıcı bir durum olmanın ötesine geçmez. Bir de anonim olmayan ve sanatsal olarak adlandırılan masallar vardır; ilk aklımıza getirdiği ise La Fontaine'dir. Bu tür masallar toplumdaki aksaklıkları yermeyi amaçlasa da "Sürüden ayrılanı kurt kapar" gibi atasözlerinden öteye geçmeyen, tecrübeyle sabit bilgileri aktarmaya çalışır. Bu janrın tamamını "didaktik" diye eleştirmek doğru değil tabii ki. Böyle bir genelleme yapmak Samed Bahrengi gibi bir masal anlatıcısına haksızlık olur.
Behrengi'nin şımarık olmayan ve/veya yoksul çocuklara adadığı masalları, "yaramazlık" yaptığında ya da "söz dinlemediğinde" başına olmadık iş gelen çocukları yansıtan hayal ürünlerinin ya da -meli/-malı gereklilik ekini çocuklara zorla dayatan örneklerin çok daha ötesinde. Çoğu kez "büyükler için" yazılmış kitaplarda karşımıza çıkan adalet, eşitlik, direnme, sorgulama gibi kavramlar çocukların çok büyümeleri beklenmeden anlatılır. Didaktik yapısıyla çocuklara kabullenici olmayı öğreten masalların aksine toplumdaki "gerçek sorunları" apaçık ama onların anlayacağı dilde yansıtır.
Ulduz ve Kargalar'da çocukların, körü körüne "inanan" cahil büyüklerden daha bilinçli olabileceği ve büyükler tarafından ötekileştirilerek tu kaka ilan edilenlerin (kargaların) aslında doğru yolda oldukları konu edilir. Çocuk kitabı olmasına rağmen "yasaklılar" listesinde yer alan meşhur Küçük Kara Balık ise yine büyüklere karşı çocukları savunmaktadır aslında. Özgürlüğü, merak etmeyi ve bu sayede aydınlanıp yeni yollar aramayı öğreten Behrengi, büyüklerin verdiği kısır bilgilere inat, hayatın anlamının daha çocukken sorgulanmasını amaçlar. Mevcut olanın içinde sıkışıp kalmak yerine olması gerekeni arayan ve savunan Behrengi'nin -bu nedenle canından olduysa da- çocuklara bıraktığı miras sayesinde yüzyıllar boyunca yaşayacağı aşikar.
Yasaklı olmaktan nasibini alan bir diğer masal Bir Şeftali Bin Şeftali ise çiftçilerin ve işçilerinin emeğiyle ortaya çıkan ürünlerin, onlara ait olması gerektiği üzerinde durur. Hep çalışmayı öğütleyerek "İnsan ekmek yediği kaba tükürmez," atasözünün ardındaki sömürüyü gizleyen masalların aksine, sömürüye karşı isyan etmeyi ve meyve vermeyerek başkaldırmayı öğretir. Behrengi'nin şeftalinin biyolojik gelişiminin ardına sakladığı başkaldırı her çocuğun / büyüğün meyve vermeye başlamadan önce okuması gerekenlerden biri.
Pancarcı Çocuk ve Püskülü Deve ise merkezine yoksulluğu alır. "Azıcık aşım, kaygısız başım," düşüncesinin arkasında yatan "yalanı" gözler önüne serer. Sosyal adaletsizliğin insanları -özellikle çocukları- mutlu etmediği ve bu haksızlığın yarattığı burukluk anlatılır. Kim çocuk yaşında okula gitmek yerine pancarcı olmayı tercih eder ki? Büyükler bize kimsenin eşyasına el uzatmamayı öğretedursun, Behrengi çocukluğu çalınan çocukların uğradığı haksızlığı ve aslında onların haklarına uzatılan ellerin kibrini anlatır.
Kel Güvercinci ve Sevgi Masalı ise sınıf kavramını ve bu kavram üzerinden yaratılan hegemonyanın anlamsızlığıyla tanıştırır çocukları. "Yerini bil!" diye öğütleyen söylemlerin aksine sınıf kavramının insanlar üzerinde baskı ve sömürü mekanizması kurmaktan başka bir işe yaramadığını yansıtır. Konuyla ilgili literatürü "yalamış yutmuş" büyükler için Behrengi'nin anlattıkları basit görülebilir. Yine de yoksulluğu kabullenmek yerine adaletsizliğin yarattığı sonuçları çocukken öğrenmek, hak arayışı için geç kalmamayı sağlar.
Bu kez Büyülü Fener Yayınları tarafından İldeniz Kurtulan çevirisiyle ve Toplu Masallar adıyla basılan Behrengi'nin bu masalları ve çok daha fazlası, çocuklara sorgulamayı, bilinçlenmeyi, mücadele etmeyi, özgürleşmeyi aşama aşama; bilinç-cehalet, varsıl-yoksul, direnme, sömürülme gibi kavramları da çocukların anlayacağı dilde anlatır. Bu masalların öğütlediği tek şey vardır: Boyun eğmek ve kabullenmek yerine başkaldırmak ve sorgulamak. Yani, Behrengi masallarıyla okurlarını şaşırtır, düşündürür; güldürür, üzer ama hiç mi hiç yanıltmaz, kandırmaz; onları bir derede çaresiz bırakmak yerine engin denizlerde aydınlığa çıkarmak için çabalar durur.
Yeni yorum gönder