"Batılı olmayan kültürlerde, kendileri tarafından aktif olarak iletilen ama yetersiz biçimlendirilmiş bir modernleşmenin sonucunda, sekülerleşmenin ve dünyagörüşsel çoğulculuğun zorlamalarından kaçamazlar. Sadece daima 'alternatif bir modernlik' yoluyla kültürel özgünlüklerini, Batının damgasını taşıyan kapitalist dünya kültürüne karşı sunabileceklerdir." (Habermas, 2009:296) Bu batılı moderniye İslamoğlu'nun (2008:200) da vurguladığı gibi 16. yüzyıl sonrasında Atlantik'ten Çin'e kadar olan alanlarda çeşitli boyutlarıyla bu bölgeyi belirlemiştir. İhsan Eliaçık (2011), Adalet Devleti kitabında insanlığın ilk tarihlerinden bugüne dünya üzerindeki kültürel oluşumların izinde genel bir değerlendirme yaparken, asıl olarak İslam Medeniyeti ışığında 'adalet' kavramı üzerinden bize, liberal bir görüşle çağımızın bir 'alternatif modernizm'ini sunuyor.
Özellikle Mekke ve Medine'de İslamiyet'in ortaya çıkışıyla oluşan 'Din Devleti'nin oluşturduğu tezle, Batıda vücut bulup yayılmış 'Laik Devleti'nin antitezi sonucu, Kur'an'daki 'mar'uf' ve 'münker' kavramlarıyla bir senteze ulaşıyor ve 'Adalet Devleti'ni şekillendiriyor.
Eliaçık'a göre (2011: 505- 511) sentez olan 'Adalet Devleti'ni yedi başlıkta özetleyebiliriz:
1. "İbn-i Kayyım'ın dediği gibi yer ve gök nasıl 'ilahi adalet' ile ayakta duruyorsa insan, toplum ve devlet de aynı şekilde 'insani adalet' ile ayakta durur.
2. "Tanrı- alem birlikteliğini öngören varlık anlayışından çıkarılacak devlet tasavvuru ise din-devlet birlikteliğini öngörmektedir. Bu birlikteliği sağlayacak temel kavram ise adalettir."
3. "Adalet devleti, din ile devlet arasında, milletle devlet arasında vs. dengeyi sağlayan bir tarz-ı devlet olacaktır. Birlik veya ayrılık değil, birliktelik esas alınacaktır."
4. "Adaleti gerçekleştirmek için öngörülen hukuk değişmekte fakat kadim bir değer olarak adalet arayışı hiç değişmemektedir. Adalet amaç, hukuk onu gerçekleştirecek araçtır."
5. "Kur'an, yeryüzünde siyasi otorite oluşturmanın, önderlik yapmanın, insanlar arasında hükümet etmenin sebebi olarak adaleti göstermektedir."
6. "Bugün Türkiye'de din ve devlet arasında adaletsiz bir ilişki sürmektedir. Dengenin sağlanması, taraflara hakkının verilmesi için eski din devleti anlayışı ve yeni olduğu iddia edilen laik devlet anlayışı dönüştürülmelidir. Bu denklem adalet devleti dediğimiz ilişki sayesinde kurulabilir."
7. Adalet Devleti anlayışı hem laik çevrelerin hem de Müslümanlığı yaşamak isteyen çevrelerin korkularına çözümdür.
Bilişsel olarak daima, olguları ya kolektif hedefler ve bağlayıcı normlar üzerinde politika, fikir ve istenç oluşumuna katkıda bulunan vatandaşların katılımcı perspektifinden, veya başkalarıyla karşılaştırılamayan bir birey olarak kendi yaşam biçimi üzerine kendisiyle hesaplaşan bir birinci kişinin perspektifinden yargılama seçeneğimiz vardır." (Habernas, 2009:273) Eliaçık, İslamcı bir düşünür olduğu için kitabı da akademik yazın olmaktan çok kendi perspektifini yansıtıyor. Diğer yandan, Türkiye'de yaşayanların çoğunluğunu İslami kabullerle değerlendirirken çok kültürcülüğü bırakmıyor.
"Liberal düşünce, toplumlardaki vatandaşların her birinin her türlü politikadan önce gelen özgürlüğünü koruma ereğinin etrafında döner. Liberal bir anayasanın çekirdeği herkes için eşit özgürlüğü güvenceye almaktır." (Habernas, 2009: 257) Bu durumda Eliaçık, İslam kültürü dışında kalanlara liberal bir yaklaşım sergileyerek onları toplum içine, devlet dairesine katıyor. Eliaçık (2011:433) için "Devlet, insanlar arasındaki haksızlıkların 'üçüncü tarafın' hakemliği ile giderilmesi ihtiyacının sonucu olarak zaruretten doğmuş bir kurumdur." Ancak, Eliaçık bunu söylerken devlet kurumunun da bir politik mücadele alanı olduğunu ihmal ediyor. (İslamoğlu. 2008:219)
Bu yazının başında yaptığımız alıntıya dönecek olursak, Eliaçık kitabında İslam ve Batı Medeniyetlerinin kaynaklarına inerek aktardığı tarihselçerçeve ile Habernas'ı ve yine bu yazının başında İslamoğlu'nun Batı modernitesi ile ilgili söylediklerini teyit etmektedir.
Her ne kadar Eliaçık, önerdiği 'Adalet Devleti' tezini Türkiye örneğinde sunsa da, şunu eklemeden geçmiyor: "Bu 'kendini bulma' ile Türkiye'nin İslam dünyasına, hatta dünyaya örnek olması bile mümkündür." (Eliaçık, 2011: 511) Aynı sorun Batı'nın, dünyanın çekim gücü olmasını sürdürmesi babında da tartışılmaktadır. Ancak hem kapitalizmin kültürel çelişkileri, hem de İslam toplumlarının uzun zamandır uyuyor olmaları, dünyaya yekpare bir model sunamamaktadır. Bu açıdan değelendirildiğinde, Eliaçık'ın çalışmasını iyi niyetli bir başlangıç olarak görebiliriz. Ama bu kuramsal çalışma da, başka çalışmalarda olduğu gibi toplumda benimsemeli, siyasi yönelimler yaratmalıdır.
Ahmet Faruk Keçeli
Yeni yorum gönder