Mizahın ve yalakalık yapmayan, yani gerçek karikatürün, itinayla tu kaka edilmeye başlandığı bugünlerde, elimizden ağız dolusu eleştiri ve güldürüyü almaya yeltenenler var. Haybeye uğraştıklarını söylemek gerekiyor mu, bilinmez. Onlar tüm ucubeliğiyle ortalıkta fink atadursun, mizahı cesaretle savunanlar da yoluna devam ediyor. Bunlardan biri de hiç kuşkusuz Birol Bayram.
Yüz Çizgileri kitabıyla çizgi ve yazıyı kaynaştırmayı başaran, kitaptaki kahramanların (ya da portrelerin), aslında her dem yanı başımızda durduğunu ya da durabileceğini kanıtlıyor. Hatta okura “Bu kitaptaki insan hikâyeleri İstanbul’da geçiyor, kişilerin ve olayların, gerçek kişi ve olaylar veya kurumlarla hiçbir ilgisi yoktur, birisi dışında!” diyerek ufak yollu ve yanıtı belli bir bilmece de sunuyor.
Dört yanımızı saran kart papazlardan tutun da melankolik ve çekinik kişiliklere, eve tıkılıp eşini delirtmek üzere olan reklamcı eskilerine, balkonuna Hint keneviri döşeyen asosyallere kadar bir dolu kayık insanla, hem kitapta hem de Bayram’ın dediği gibi İstanbul’da karşılaşmanız mümkün.
Yüz Çizgileri’ni karıştıranlar kendilerince favori tipler yakalayabilir. Affa sığınarak bir iki tane sıralayayım: Örneğin Okan Yılmaz; “arka plan adamı” Yılmaz, sorumluluk alamayan sinik kontrbasçı. Alemde “takma ismi bile olmayan” ve “kuyruksuz bir kediyle yaşayan” adam.
Öbürü “halkla ilişkiler kraliçesi” Semiramis. Telefonlara dahi kendisinin baktığı bir şirketi var. “Çapkın” ve çocuğunu yurt dışında okutuyor. Mangal uzmanı bir kocaya ve aslında “her şeye” sahip Nurhayat Birsen’i de pas geçmeyelim.
Pasaj plakçısı, karışık kasetin isim babası ve “çok bilen abi” Hoca Cengiz de aynı kaba edenlerden. Heavy Metal tişört işindeki başarısızlığı yüzünden kubura gömülen kaybedenlerden anlayacağınız.
Ses sistemlerine meraklı ama evde kurduğu müzik sistemlerinin kalitesinden memnun olmayan, şofben zehirlenmesinden ve çıplak şekilde ölü bulunmaktan korktuğu için üzerinde kıyafetle yıkanma gibi “önemsiz” bir takıntı geliştiren Gökhan’a da kucak dolusu selam.
Kitap, seç-beğen-al kişiler geçidi. Bayram’ın mizahi kitabı için şöyle okkalı bir laf etmek gerekirse, her ne kadar yazar-çizerimiz sayfalardakilere gerçek dışı dese de, Yüz Çizgileri, İstanbul'un insan tipolojisinden bir tutam sunuyor.
Bir de soru: Metinler mi çizgileri doğurmuş, yoksa çizgiler mi yazıyı tetiklemiş? Size hangisi yakın geliyorsa artık…
Yüz Çizgileri, dümbelek gibi gergin yüzlere birebir. Biraz kırışıklık yaratabilir ama olsun varsın. Gülmeyeceksek neden yaşıyoruz ki?..
Yeni yorum gönder