Türkçeye Eva dışında –en azından şimdilik– hiçbir metni çevrilmeyen Ersi Sotiropoulos, Yunanistan’ın gözde yazarlarından. Hem evrensel öğelere hem de Yunanistan kültürüne kitaplarında hayli yer veren bir isim; ayrıca, eğitimini aldığı felsefe ve kültürel antropolojinin izlerine de sıklıkla rastlanıyor. Eva da, bunların hemen hepsini kapsayan ve bir kadının hayata tutunma mücadelesini anlattığı, yer yer Sotiropoulos’un yaşamından parçalar da taşıyan bir roman.
Sotiropoulos’un romanda anlattığı hikaye, bir yönüyle, Eva ile Nikos’un çalkantılı ilişkisi üzerine kurulu; ayrılığın gücüne teslim olduktan sonra aşkları yeniden kabaran çiftin ilişkisi, her ne kadar ideal görünse de altında anlaşmazlıklar yatıyor. Hikayenin diğer ayağı ise Eva’nın varoluşuna dair.
Sotiropoulos’un bu iki tarafı zaman zaman birbirine yaklaştırdığını bazen de birbirinden kopardığını görüyoruz. Bu sırada metne eşlik eden Kavafis şiirleri ve The Doors şarkıları, Eva ile Nikos’un ilişkisindeki “çekim” ve “itim” noktalarını temsil ediyor.
İkilinin katıldığı bir partinin tasvirleriyle genişleyen romanda Sotiropoulos loş odaları, yüksek sesli müziği ve insanların birbiriyle anlaşma uğraşını anlatıyor. Tüm bu unsurlar, Eva ile Nikos’un ilişkisine derinlik katan birer metafor olarak kullanıyor. Öte yandan, karanlık bedenler ve gecenin ağır havasını da yansıtıyor bu benzetmeler.
Unutulan endişeler
Sotiropoulos, yalnızca Eva’nın bugününde değil, yakın geçmişinde de odaklanırken babasının okuduğu kitaplar ve annesiyle didişmelerinin ağırlıkta olduğu aile yaşantısı da kurmacadaki yerini almış. Gerek Niko gerek kendi ailesi ve çevresi, Eva’nın hayatını çeşitli yönlere çekiştirirken sağlam durmaya çalışan bir kadınla karşılaşıyoruz. Üstelik buna, onun sol fraksiyonlara mensup arkadaşlarıyla yaşadığı gerginlikleri aşma çabası da dahil.
Eva’nın hayatı, “unutmadığı şeylere dair unuttuğu endişelerle” örülü. Bu anlamda Sotiropoulos, okura hep tetikte kalması gereken bir roman armağan etmiş: Çoğunlukla paniğin ortasındaki bir sükûnet, sakinliğin orta yerinde heyecan giriyor devreye. Dar mekanda büyük olaylar silsilesiyle yüzleşiyor okur.
Edebiyatla varolan ve yazmanın kendisini en iyi ifade etme biçimi olduğunu söyleyen Sotiropoulos, Yunanistan’ın en zor dönemlerinde okuyarak nasıl ayakta kaldığını hiç unutmuyor. Bu anlamda romanın başkarakteri Eva’yla, mücadele bağlamında benzer tarafları var. Romandaki karanlık, sancılı ilişkiler ve bir noktada gün yüzüne çıkan hesaplaşmalar, Eva gibi Sotiropoulos’un da hayatını etkilemiş. Böyle bakınca, yazarın, yarattığı karakterle yakınlığından söz etmek mümkün.
Eva, romanda çift yönlü bir karakter olarak beliriyor: Öncelikle kendi hayatını yaşayan ve gerilimlerin peşinden sürüklenen biri. Ardından, hem anlatıcının hem de Sotiropoulos’un kahramanı. Olup bitenin tamamını göz önünde bulundurduğumuzda romanın, gündelik yaşantı içinde ve aynı zamanda onun dışında bir karakter etrafında kotarıldığını görüyoruz.
Eva, bu anlamda paravanın arkasından hayatı izlemek ile paravanı yıkıp geçmek arasında bir mücadelenin romanı.
Görsel: Elif Demir
Yeni yorum gönder