Edebiyatın yaşayan en büyük efsanesi kim diye sorulsa, aklıma ilk gelen isim Le Guin olur. Edebi ustalığının yanı sıra fantastik kurguya kattığı eleştirel ve politik boyut, türü entelektüeller katında da okunur kılıyor. Aslında onun gibi yazarları türlerle değerlendirmek düşülebilecek en büyük hata. Le Guin fantastik türe bağlanmışlıkla yazmıyor; başka dünyalara, başka yaşam formlarına dair hikayeler üretiyorsa eğer, bu başka bir dünyanın mümkün olabileceği inancından. İster karanlık olsun tasarımları, ister iyimser, Le Guin'in derdi şimdiki zamanla, verili olan dünyayla, bu dünyanın gidişatıyla. Malafrena'da, Le Guin'in alışılageldik romanlarından farklı bir zamanda ve yerde bulacaksınız kendinizi; 1800'lü yılların dünyasında, hayali bir Orta Avrupa ülkesi olan Orsinya'da geçiyor.
1825'te başlıyor hikaye. Roman kahramanı İtale Sorde, genç ve ateşli bir üniversite öğrencisi. Avrupa'yı saran savaşlar sonlanmış, Napolyon'un yanında yer alan Orsinya yenilmiş, hanedan iktidardan uzaklaştırılmış. Ülke Avusturya tarafından tayin edilen Grandüşes tarafından yönetiliyor. Gençliğini dedesinin kütüphanesinde Fransız Devrimi'ne dair kitaplar okuyarak geçiren İtale, arkadaşlarıyla birlikte devrim ve özgürlük hayalleri kuruyor. Ancak bunu gerçekleştirebilmek için başkente gidip mücadeleye katılmak gerek. Oysa toprak sahibi babası oğlunun Malafrena'da mülklerin başına geçmesinden yana.
Malafrena dağların arasında, memleketin unutulmuş bir köşesinde yer alıyor. Malafrena'yı tasvir ederken Le Guin coğrafya kurmadaki ustalığını bir kez daha sergilemiş: "Malikâne üç cephesinden gölü görüyordu. San Givan Dağı'ndan göle doğru uzanan bir yamacın ucunda, geniş bir yarımadanın üzerindeydi. Dik yamaç oraya özgü meşeler ve çamlarla kaplıydı; öyle ki doğu tarafından yaklaşılırken ev, göl ile dağın buluştuğu kuytu bir köşede yalnız başına duruyormuş gibi görünürdü. Buna karşılık dağ geçidindeki kasabadan, Potaçeyka'dan gelirken tarlalar, meyve bahçeleri, üzüm bağları, köylülerin ve ortakçıların evleri, başka malikânelerin çatılarını görürdü insan. (...) Orada yıllara damga vuran, kuraklık ya da bol yağış, bağbozumu, falan, olurdu, tarihi olaylar değil."
İtale ise tarihin peşinde; tarihin öznesi olma hayaliyle babasıyla çatışmayı, parasızlığı tercih edecek, çok sevdiği Malafrena'yı, evini ve ailesini başkente gitmek için terk edecektir. Başkentte ise koşulların umduğu gibi olmadığını görür. Memleketinde geçirdiği dönemle kıyasladıkça, şimdi bu büyük kentte özgürlükten çok uzak olduğunu düşünecektir. Siyasi ortam çalkantılı, yönetim baskıcı ve yasakçıdır. Katı bir sansüre rağmen milliyetçi fikirler etrafında birleşen İtale ve arkadaşları yayıncılık faaliyetlerine başlarlar. Bu arada aşkı da bulmuştur.
İtale ekibin en ateşli ve parlak ferdi olarak kaleme aldığı makalelerle dikkatleri çeker. İktidarın gözünden de kaçmaz yazdıkları. Tutuklanıp beş yıl hapse mahkum edilir, sadece yirmi beş yaşındadır... İki yıl sonra kontes sevgilisinin çabalarıyla hapisten çıktığında hasta ve bitkin bir haldedir. Toparlanıp başkente döndüğünde Orsinya'daki siyasi kriz iyice derinleşmiştir. İsyan başlar, barikatlar kurulur ama yenilgi kaçınılmazdır. İtale bir İtalyan devrimcisiyle birlikte Malafrena'ya sığınır. Bir gün yeniden başkente dönmek umudunu yitirmemiştir...
İnsana ve isyana dair
Hikayenin geçtiği zamana uygun düşecek şekilde, Malafrena'yı XIX. yüzyıl romanı tarzında kaleme almış Le Guin; Hugo'yu, Balzac'ı, Stendhal'i okuyormuşuz hissi veriyor. Bir yandan ustaları selamladığı düşünülebilir. Ancak daha çok Fransız Devrimi'ni selamlıyor ve fantastik eserlerinin ardındaki fikirlerin soy kütüğünü çıkarıyor. Gerçekten de Malafrena'nın hikayesi ile Mülksüzler'in hikayesi arasındaki benzerlik üzerinde durmaya değer. Başka bir dünyada, bilinmeyen bir zamanda geçen Mülksüzler'in idealist kahramanı ile Malafrena'nın İtale'sinin arayışları ve kaderleri ortak. Çünkü Le Guin, ister geçmişi anlatsın isterse geleceği, bize dayatılan gerçekleriyle bu dünyadan hareket ediyor; bu dünyayı yadsımak, akıl dışılığını ortaya koymak, arzuladığı başka bir dünyanın tohumlarını saçabilmek arzusuyla başka bir dünya yaratıyor. En çıplak, en acımasız halleriyle bu dünyanın gerçeklerinden besleniyor. Sıradanlaşmış, görünmezlik kazanmış, mutlaklaşmış bu gerçekleri -en başta adaletsizliği- teşhir ederken iktidar mekanizmalarını, onlara iktidarlarını veren ideolojileri hedef alıyor. O mekanizmanın çarkları arasında ezilen kadınları, çocukları, gençleri, yabancıları, yurtsuzları, mülksüzleri savunuyor.
Orsinya hayali bir ülke olsa bile Malafrena, Napolyon sonrası Avrupa'nın, siyasi ve toplumsal hareketlerinin, devrimci parlamaların, hatta Paris Komünü'nün gerçekçi bir yansıması. (Yüksek lisansını "Fransa'da ortaçağ ve rönesans dönemi edebiyatı" üzerine yapan Le Guin'in döneme hakimiyeti açık.) Siyasi tarih bireylerin kaderlerini belirleyecek kadar önemli. Ancak hikayede öne çıkan bireylerin bu tarihle kurduğu ilişki, özgürlük, özgürlük arayışı. İtale'nin başkentte siyasi mücadeleye katılarak aradığı özgürlüğü Malafrena'daki kız kardeşi Louisa, bambaşka koşullarda keşfediyor. Ve sonuçta Malafrena'da Le Guin'in çok sevdiği bir tema öne çıkıyor; büyümek... İtale, uğradığı haksızlıkları, devletin şiddetini, adaletsizliği, kötülüğün çıplaklığını ve ölümü gördüğünde çocukluk çağını geride bırakıyor. Büyüyor... İşte bu noktada, 1979 tarihli Malafrena'nın güncelliğini hâlâ koruduğunun farkına varıyoruz. Özgürlüklerin gasp edildiği bir ülkede gençliğin haklı isyanını anlatan roman, zamanı ve mekanı aşarak bütün haklı isyanların, özellikle Gezi Direnişi'nin de anlatısı haline geliyor. İtale, zihnimizde Ethem'in, Mehmet'in, Abdullah'ın, Ali İsmail'in görüntüsüyle vücut buluyor.
Romanda Le Guin'in siyasi radikalliği ve önem verdiği temalar eksiksiz işlenmiş; cinsellik, kendini bulmak, ölüm, siyaset, gelecek, dünyanın ve insanlığın içinde bulunduğu durum... Ancak bütün bunları romana yayıyor ve yediriyor Le Guin. Tıpkı yazış tarzını özetlediği şu cümledeki gibi: "Bazı öyküler mızrak gibidir (ataerkil) dosdoğru, düz, başı sonu belli olan; bazıları da çuval gibidir (anaerkil) içinde her şeyi barındıran ama belli düzen kaygısı olmayan..." Malafrena geçmişe, bugüne ve geleceğe dair çok şeyi barındıran, çok katmanlı ama katmanların açılması için okuyucuyu da işin içine katan, incelikle yazılmış bir roman.
Yeni yorum gönder