Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Bitmeyen can pazarı



Toplam oy: 207
Giulio Galli // Çev. Güliz Akyüz Yıldırım
Yakamoz Yayınları
Giulio Galli imzalı İtalyan gerilim/polisiye serisi Issız Ada'nın ikinci kitabı Son Hedef, özellikle güçlü yan karakterleriyle dikkat çekiyor.

Gerilim türünü sevenlerin alışık olduğu belli ritimler vardır. Sayfalar boyu süren kovalamaca ve/veya gizemi, bulmaca misali çözme süreci. Sürekli yüksek seviyede tutulan adrenalin duygusu; hikayenin en önemli yerlerinde okuru bekleyen ters köşeler; olay nihayete vardığı zaman yaşanan rahatlama... Tess Gerritsen’den Paul Cleave’e, Jo Nesbo'ya kadar bu unsurlarla yaratılmış bir tempo ile karşılaşırız. Zaten okuyucunun bu türü tercih etmesinin asıl nedeni, karakter ile birlikte hikayenin bir parçası olup, katilden kaçma ya da suçluları kovalama hissinin yarattığı heyecan duygusudur.


Saydığım tüm özellikleri yerli yerinde kullanan, başladığı andan itibaren okuyucuyu hikayeden koparmayan ve bittiği zaman tamamlanmışlık hissi yaşatan bir kitaptan bahsedeceğim. Giulio Galli’nin imzasını taşıyan Son Hedef -genelde Amerikalı ve İskandinav yazarların tekelinde görülen- polisiye-gerilim türünde bir macera için bizi İtalya’ya götürüyor.

 

 

Kod adı Silver


Harry Miller adlı genç ve gelecek vaat eden bir elektronik mühendisi katıldığı bir reality şov sonunda kendisini ölümle burun buruna bulur. Zira şovun kendisi tüm katılımcıların ölmesi üzerine kurgulanmıştır. Bir dizi olay sonunda, hayatta kalan tek isim, sözünü ettiğimiz organizasyonun sonunu getirecek tanık durumuna düşer. Hal böyleyken kendisine gerçekten ölümcül bir düşman edinir. Kitabımız bu düşmanın tekrar harekete geçtiği noktadan başlıyor. Harry tehditlere karşı tedbir amacıyla koruma talep eder. Talebi cevap bulur ve altı kişilik bir koruma ekibiyle hayatına “Silver” kod adıyla devam eder. Tahmin ettiğimiz, görmeyi beklediğimiz şekilde gelişen olaylar neticesinde ana karakterimizi sürekli bir can pazarı içinde görürüz. “Lady Nightmare” kod adıyla tanıdığımız katil intikam almaya kararlıdır. Bir yandan da çok büyük bir suç organizasyonu kurmakla meşguldür...


Bir romanın kurgusu çok iyi olabilir; hikayesi ağzınızı açıkta bırakabilir; farklı bir şey denenmiş ve başarı sağlanmış olabilir; ancak karakterleri başarıyla ele alınmadığı müddetçe okuyucunun tatmin edici bir hisle sayfaları çevirmesi zorlaşır.


Son Hedef bu noktada ana karakterden çok yan karakterleri ile dikkat çekiyor. Harry Miller ya da Silver hem iş hem de duygusal anlamda başarısız olmuş, amaç ve tutku yoksunu bir hayat sürüyor. Pasif, ne yapması gerektiğini sürekli birilerinin söylemesi gereken bir kişilik sergiliyor. Beklentileri aşmıyor, herhangi bir sürprizi yok. Kitabın kurban kısmı için ideal ancak empati kurmayı istemeyeceğiniz türden bir karakter. Ondan ziyade, koruması rolündeki karakterlerin canlı olduğunu, “yaşıyor hissi” verdiklerini söylemek mümkün. Öte yandan, kitabın sac ayaklarından biri olan suçlu karakteri güzel işlenmiş.  “Kötü karakterimiz” gizemli, saplantılı, güçlü. Çok fazla ortalarda görünmese de sorun yok.

 

 

Bitcoin hadisesi


Kitabın kapağını açtığımızda bir önsöz ile karşılaşıyoruz. Tecrübeli bir polis muhabiri tarafından yazılan bu bölümde dikkat çeken detaylar, teknolojik gelişmelerin suç dünyasındaki etkisi ve dijital para birimi Bitcoin ile ilişkişi. Üretildiği bir merkez bankası, bağlı olduğu herhangi bir devlet ya da otorite olmayan bir para biriminden söz ediyoruz. İlk ortaya çıktığı günden beri, Bitcoin’in derin internet dediğimiz ortamda işlenecek suçlara finansman sağlamak için birinci tercih olacağı konuşuluyordu. Söylentilerin bir kısmı gerçek olmuş, 2013 yılında Silk Road adlı internet sitesi bu nedenle kapatılmıştı. Bu kitap içerisinde de kendisine yer bulduğunu gördüğümüz Bitcoin hadisesi, yazarın mevcut gündeme ve teknolojiye kayıtsız kalmadığının işareti. Giulio Galli, kurguladığı hikayeyle uyumlu bir ticaret/finans dünyası yaratmış. İyi bir kitap yazmak için dersine çalışmış olması memnun edici.

 

Son Hedef, Galli'nin Issız Ada serisinin ikinci kitabı; ancak okurken hiçbir yarım kalmışlık hissi yaşanmadığını söylemeliyim. Galli, önceki eserine doğru yerlerde referans vererek okuma aşamasında herhangi bir sorun çıkmasının önüne geçmiş. Nihayetinde Son Hedef gerilim ve benzeri türlerde okuma yapmayı sevenler için sezona uygun, yüksek tempolu bir eser. Sık kullanılan tabirle “tatil kitabı” diyebileceğimiz bir roman bu ve harcadığınız zamanın karşılığını size veriyor. Serinin ilk  halkasını okumamış olsanız bile, yaratılan anlatı dünyasına buradan giriş yaparak keyifli dakikalar geçirebilir ve devam kitabını beklemeye koyulabilirsiniz.

 

 


 

 

 

Görsel: Murat Miroğlu

 

 

 


 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.