Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Bütün kahramanlar ölüdür



Toplam oy: 1095
Javier Cercas
Jaguar Kitap
Salamina Askerleri, tarih ve kurmaca arasındaki ilişkiye özgün bir açılım getiriyor.

Salamina Askerleri Javier Cercas’ın Türkçedeki ilk kitabı, ancak çeviri ‘yeni’ değil. Gökhan Aksay yıllar önce çevirip kendi imkanlarıyla az sayıda bastırdığı kitabı yakınlarına, öğrencilerine dağıtmış. Bu süreçten yayın dünyasına yakın duranlar bile haberdar değildi. Öyle ki Cercas’ın geçtiğimiz nisan ayında İstanbul Cervantes Enstitüsü’ndeki “Salamina’nın Askerleri” başlıklı söyleşisi de yeterince duyulmadı. Yayın hayatına yeni atılan Jaguar Yayınevi’nin ilk kitap olarak bu romanı seçmesiyle Cercas ve Salamina Askerleri ile tanışma fırsatı buluyoruz. İlk sayfalarda çevirmenin duygusal notu kitabın yayımlanmasındaki ısrarını çok iyi açıklıyor: “Kimsenin kimseyi dinlemek istemediği bir dünyada öncesiz sonrasız hayallerinin peşi sıra koşuştururken, ne tuhaf bir büyüsü vardır, karşında kendini başka bir dilde ifade edebileceğin insanı bulmuş olmanın!”

 

 

 

Javier Cercas Salamina Askerleri’nde ‘roman içinde roman’ kurgusunu kullanmış. Anlatıcı Jaime Gil yıllar önce gazetecilik kariyerini bir kenara bırakıp romancılığa soyunmuş, uğradığı başarısızlıkla güvenini kaybetmiş, babasının ölümüyle depresyona girmiş, karısının kendisini terk etmesiyle yalnızlaşmış, maddi, fiziksel ve entelektüel ıstıraplarla dolu beş yılın ardından biriken faturalarını ödemek için edebi tutkularıyla sonsuza dek vedalaşıp yeniden gazeteciliğe dönmüş bir adam. 1994’te, falanjistlerin önderlerinden yazar Sánchez Mazas’ın İspanyol İç Savaşı sırasında kurşuna dizilmekten nasıl kurtulduğuyla ilgili bir habere rastlar. Haberdeki boşlukları fark eden Gil, kendisinde tuhaf bir merak uyandıran kurşuna dizilme olayından bir kitap çıkaracağını düşünür. Ancak bu kez niyeti roman değil, olayların ve gerçek kişilerin olduğu bir anlatı yazmaktır. Böylelikle Mazas’ın hayatıyla ilgili bilgi avına çıkar Gil. Tarih kitaplarını karıştırır, dönemin edebiyatını tarar, yakınlarıyla konuşur... Franco diktatörlüğüne giden yolun ideolojik temellerini atan Mazas’ın hikayesi iç savaş yıllarının karanlık ve kirli gerçeklerini gün yüzüne çıkaracak, attığı her adımda Gil’in kendisini de sorgulamasına neden olacaktır. Çünkü İspanya’nın halen aşamadığı travmatik olayla doludur iç savaş yılları. Halkın birbirini ihbar edişi, her iki tarafın uyguladığı idamlar, yakılan kiliseler, falanjistlerin cinayetleri, en haklı gibi görünenlerin bile bir anda zalime dönüşmesi…

 

 

 

 

 

 

 

Yazdığı kitap ise bir türlü ilerlemez Gil’in. Bir kahramana ihtiyacı vardır. Kitabını tamamlamak üzere geçmişi umutsuzca didikleyen gazeteci Gil, Mazas’ın hayatını borçlu olduğu isimsiz, cumhuriyetçi bir askerin varlığını keşfedecektir. Tıkanıklığı aşmak için o askerin peşine düşer. Roberto Bolaño sayesinde bulur Miralles’i; yaşlılar evinde kalan, ömrü savaşlarla geçmiş, bilgeliğini geçirdiği onca savaştan, acıdan, ölümden damıtmış bir adamdır. Araştırdığı tarihin kahramanı olmadığını söyleyecektir Gil’e: “Kahramanlar, ancak öldüklerinde ya da öldürüldüklerinde kahraman olurlar. Gerçek kahramanlar savaşta doğarlar, savaşta ölürler. Yaşayan kahraman yoktur, delikanlı. Bütün kahramanlar ölüdür. Ölüdür, ölüdür, ölüdür.” Gil geçmişin asla ölü olmadığını, Miralles’in zihninde ve vicdanında yaşamayı sürdürdüğünü, o geçmişin bugüne uzandığını anlayacaktır.

 

 

 

 

Salamina Askerleri, İspanya’nın iç savaş yıllarında geçen, savaşı ve şiddeti, geçmiş ile gelecek arasındaki ilişkiyi sorgulayan bir hikaye anlatıyor. Başta Mazas olmak üzere -Roberto Bolaño gibi sürprizler isimleri de kapsayacak şekilde- pek çok gerçek tarihi şahsiyetin yer aldığı bir anlatı. Kurmaca yapıtlarda gerçek şahsiyetlerin yer almasına sıcak bakmıyorum. Ne var ki Cercas gerçek şahsiyetleri kullanmanın sıkıntısını roman kurgusuyla aşmış. Gil’in kendi yaşamı ve yazış süreci romanın kurmaca yanını oluşturuyor, Gil’in ilgilendiği tarihse gerçeklere dayanıyor; Cercas da o gerçekleri ve şahsiyetleri kendi kafasına göre eğip bükmüyor. Salamina Askerleri’nin tarih ve kurmaca arasındaki ilişkiye, gerçek tarihi şahsiyetlerin kurmaca dünyasına katılmasına özgün bir açılım getirdiği bile söylenebilir. Sonuçta edebiyatla tarihsel/toplumsal gerçeklik arasındaki ilişki arzuladığımız bir durum. Kuşkusuz bu ilişkinin edebiyatın ölçütlerine göre kurulması gerekiyor. Cercas’ın başardığı tam da budur. Kitabın bir yerinde, Bolaño’nun ağzından, bu ilişkiyi çok iyi özetleyivermiş: “İyi hikâye gerçek hikâyedir, en azından onu okuyan için. Bunun dışındaki hiçbir değerlendirmenin de önemi yoktur zaten.” Mutlaka okuyun Salamina Askerleri’ni; iyi bir edebiyat nedir, ne işe yarar türünden soruların cevabını bulacaksınız.




Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.