William Beckford korku edebiyatının ilk ürünlerinden birini kaleme almasıyla özgün iş çıkarmış bir yazar. Bunun dışında söz konusu romanı Vathek'i, bir İngiliz olarak Fransızca yazması da ilginç.
Döneminin en ileri gelen sanat koleksiyonerlerinden olan Beckford'u, yazdıkları kadar ilgi çekici kılan bir başka şey Mozart'tan piyano dersi alması. Varlıklı bir ailede büyüdüğü sadece bu örnekten bile anlaşılabilen Beckford'un, kötülüğe merak salması ve Gotik Roman'ın ilk örneklerinden de sayılabilecek Vathek'i yazması, döneminin ayrıksı isimlerinden biri olduğunu gösteriyor.
Beckford'un kurgusunda Abbasi soyunun dokuzuncu halifesi Vathek, kendisine saygı duyulan ama bu saygının kaynağında korkunun yattığı bir lider biçiminde tasvir ediliyor. Hatta yazar bunu güçlendirmek için “bilginlerle tartışmaya girmeyi severdi ama onların itirazlarını hararetle savunmalarından hoşlanmazdı, ağızlarını kapatabilecekleri hediyelerle kapatıp cömertliğe boyun eğmeyen ötekilerini de hareretlerinin soğuması için hapse gönderirdi” diyor.
Vathek'in belirgin özelliği kendini ihtişamlı, olduğundan çok daha güçlü ve hesap vermez gibi görmesi. Öfkesi dağları titreten biri kendi gözünde. İstediğini yapmak için hiçbir hile ve oyundan kaçınmayan kişiliği de cabası. Yaşadığı ve aşağıyı gözlediği kule, bu “yüce” kişiliğini temsil ediyor.
Ancak bu “yüce” kişilik, yıldızların sırrını çözmek için yaptırdığı kulede bilinmez bir ülkeden gelecek adamın mucizelerini bekler ve yabancı geldiğinde onun isteklerinin kölesi haline dönüşür. Vathek, yabancının isteklerini adeta emir olarak algılar.
Yabancı, isteklerini yerine getirmesi karşılığında Yeraltı Ateşi sarayının zenginliğini Vathek'e sunma sözü verir. Açgözlülüğüne yenik düşen, güç ve iktidar uğruna her türlü kötülüğü yapmaya hazır Vathek, bu sözün altındaki tuzağın; cehennemin farkına varamaz.
Cehennemin ateşi hemen herkesi kavurup yok ederken Vathek'in durumunu “onu mahkûm olduğu cehennemden hiçbir şey kurtaramaz” sözü özetler. Elbette Beckford'un yorumu da: “Böylece boş gösteriş ve yasak güç uğruna kendini binlerce günahla kirleten Halife Vathek, sonsuz ıstırabın ve yatıştırılamaz vicdan azabının kurbanı oldu.”
Kitabın tamamına bakınca, bazen sadece basit bir istekten bazen de meraktan doğan kötülükle hareket eden bir kahramanla yüzleşiyoruz. Beckford, romanda egzotik ve büyülü bir dünya kurgulamış. Bir başka deyişle masalsı. Vathek'in hikayesi de adeta bir mit gibi anlatılıyor. Dolayısıyla halifenin düştüğü tuzak ve cehennem ateşi, okuyanı neredeyse tümüyle kuşatıyor.
Yeni yorum gönder