Kapitalizmin küresel bir sisteme dönüşme eğilimini Batılı iki düşünür, Karl Marx ve Friedrich Engels, 1848’de yazdıkları Komünist Manifesto’da ortaya koymuştu. Son çeyrek yüzyıla damgasını vuran küreselleşme sürecini de, küresel boyutta iş yapmaya odaklanan Batılı şirketler tetikledi. Bu süreçte sermaye hareketlerinin yanı sıra üretim süreçleri de ilk kez gerçek anlamda küreselleşti ve daha önce kapitalist sistemin etki alanı dışında kalmış olan Çin ve bazı diğer Asya ülkeleriyle eski Sovyet Bloğu ülkeleri de küresel sistemin oyuncuları haline geldi.
Sanayi devriminden beri dünyaya hükmeden Batı’nın hâkimiyetini bu kez de “küreselleşme” adı altında sürdüreceğini düşünenler hayli fazlaydı. Ancak çeyrek yüzyıl sonra gelinen noktada farklı bir tablo çıktı ortaya. Lübnanlı ünlü yazar Amin Maalouf, Çivisi Çıkmış Dünya adlı son kitabında bu tabloyu şöyle özetliyor: “Batı’nın kendi üstünlüğünü pekiştirmesi beklenen zaferi, aksine Batı’nın gerilemesini hızlandırdı; kapitalizmin zaferi onu tarihinin en beter bunalımına sürükledi.”
Batı’yı sarsan çelişki
Dünyaya hükmetmeye alışmış olan Batılıların bazen kabul etmekte zorlandığı bu gerçeği, Batı’da yaşadığı halde aslen Batılı olmayan Amin Maalouf çekinmeden ortaya koyabiliyor.
Kapitalizmi küresel sistem halene getiren sürecin Batı’nın “altın çağı”nı bitirdiğini ve heyecan verici yeni bir süreci başlattığını anlatan Maalouf buna karşın mutlu değil, tersine kaygılı. Kaygılı olmasının temel nedeni, insanlığın küresel yaşama zorlandığı ortamda, küresel ekonominin istikrarlı gelişmesini ve küresel toplumun uyum içinde yaşamasını sağlayacak olan ilkelerin, kuralların ve kurumların gelişmemiş olması.
Maalouf’u “çivisi çıkan” dünyanın yönetilemez bir noktaya doğru sürüklenmekte olması, ideolojik farklılıkların azaldığı ortamda kimliğe dayalı aidiyetlerin öne çıkması ve kapitalizmin özendirdiği tüketim modelinin dünyanın kaynaklarını zorlamaya başlaması korkutuyor. İnsanlığı bu noktaya getiren “Aydınlanma Çağı” mirasının da bu süreçte tehdit altında kaldığını düşünen Maalouf, “Geç kalmadan bambaşka bir siyaset, ekonomi, iş, tüketim, bilim, teknoloji, ilerleme, kimlik, kültür, din, tarih görüşü yaratılması ve bunun insanlara kabul ettirilmesi şart” diyor.
İslam âleminin dramı
Maalouf’un tek derdi, küreselleşmenin yarattığı yeni tehditler değil. Çivisi Çıkmış Dünya’nın önemli bir bölümü de Batı’yı reddetmeye odaklanmış olan Arap – İslam âleminin ve aydınlarının çıkmazına ayrılmış. Arap – İslam âlemindeki laik aydınların bile yalnızca Batı’ya karşıtlık ilkesine dayanan bir meşruiyet anlayışının dışına çıkamadığını anlatan Lübnanlı yazarı en fazla kaygılandıran gelişmelerden biri de Batı ile İslam dünyası arasında hoşgörüsüzlüğün giderek artmakta olması.
Dünyanın ve İslam âleminin geleceği sizi ilgilendiriyorsa bu kitabı atlamayın.
Yeni yorum gönder