Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Çoruh'un ötesinden sıcak öyküler



Toplam oy: 879
Mahir Özkan
Aras Yayıncılık
Hemşin Öyküleri, coğrafi sınırları Çoruh’a kadar uzanan, yüksek dağları mesken tutmuş Hemşinlilerin hayatlarından kesitler sunuyor; bire bir tanıklıklar ve anlatılarla...

Gaz lambasıyla aydınlanan yayla karanlıklarının kuşkusuz en heyecanlı tarafı, büyüklerimizden dinlediğimiz masallardı. Dağın iki yamacında birbirinden habersiz yaşayan akraba halklar olarak Hopa Hemşin’in “momi” dediği büyük ninelerin anlattığı hikayelerle büyüdük. Mahir Özkan’la aynı kuşağa mensubuz, ikimiz de Hemşinliyiz ve ikimiz de bu hikayelerle büyüdük. Bizde “cazi” denir, cadılara; Mahirlerin cadıları ise biraz daha egzantrik; bizde büyük bir yaban domuzunun üzerinde salınan cadı figürleri yoktur ama Mahir kitabının girişindeki cadı hikayelerinde bundan bahsetmiş; ürkütücü tabii gecenin karanlığında cadı diye bildiğinizin, çocuklarınızın ciğerini yiyenin anneniz olduğu gerçeğiyle karşılaşmak!

 

 

Yaylada geçen çocukluk dönemlerinden sevdalık hikayelerine, sevdiği kız uğruna canını ortaya koyanlardan şehirle köy arasında sıkışmış yaşantılara; yokluğa, yoksulluğa ama her daim mutluluğa; oyunlara, göçlere, pazara, yemeğe, içmeye, horona, türküye, imeceye… Kırsal hayata dair yaşanan ne varsa imbiğinden süzmüş Mahir Özkan ve iyi ki bunları kaydetmiş, o kaydetmese çoktan unutulup gidecekmiş belki de. Momiler göçünce bu diyarlardan, hikayeler de öksüz kalırmış çünkü. Bugün neyse ki; Kazım Koyuncu’nun, Vova’nın, Sonbahar filminin, Biryaşam dergisinin, Hadig derneğinin çabalarıyla Hemşin/Hemşinceye dair bilinmeyenler gün yüzüne çıkıyor, uzaklardaki gizemli halkın anlatıları, şarkıları, dilleri bilinmeye başlıyor. Mahir Özkan’ı okuyunca anladım ki, benzer duygularla ve heyecanlarla yıllarca, “ayrı düşmüşüz yan yana” aslında.

 

İstanbul’da felsefe öğretmenliği yapan ve 1990’larda İstanbul’a göç eden Hopa Hemşinlilerinden olan Mahir Özkan, yıllardır biriktirdiği ve bir kısmını Agos’ta, bir kısmını da Biryaşam dergisinde yayımladığı öykülerini nihayet bir kitap haline getirdi. Hemşin Öyküleri’nde Özkan; Hemşin yöresindeki anlatılardan ve kendi anılarından yola çıkarak yazdığı 24 öyküyü derlemiş. Kitabın ilk kısmında yazarın Hemşin Ermenicesiyle ve Türkçe kaleme aldığı öyküler bakışımlı sayfalarda sunuluyor. Karşılaştırarak okuma imkanı sağlayan bu biçimiyle kitap, Hemşin dilini tanımak ve mevcut Hemşince bilgisini geliştirmek isteyenlere de hitap ediyor. Kitabın ikinci kısmı ise aynı öykülerin Ermeni alfabesiyle yazılmış versiyonlarından oluşuyor. Yayınevi, Ermenice okuruna yönelik olarak hazırlanan ikinci kısımda, Hemşin Ermenicesi ve Ermenice arasındaki farklılıklardan doğan anlama zorluklarını gidermek amacıyla, yer yer köşeli parantezler içinde sunulan açıklamalarla çalışmanın zenginleştirilmesini sağlamış. 1915 yılında Anadolu’daki Ermeni nüfusun yok edilmesiyle birlikte kaybolan onlarca farklı Ermenice lehçenin ardından ayakta kalmayı başarabilmiş olan Hemşin Ermenicesiyle (Latin ve Ermeni alfabeli olarak) yayımlanan ilk edebiyat eseri olması hasebiyle de önem kazanan çalışmada, Özkan, kendi çocukluk yaşantısından derlediği, dinlediği öyküleri edebi bir disiplinle bir araya getirerek, başarılı bir hikaye anlatıcılığı sergilemiş.

 

Hemşin nedir, neresidir?

 

Hemşin, bugün Rize'nin Çamlıhemşin ve Pazar-Hemşin ile Artvin Kemalpaşa'daki Hemşin yerleşimine ve burada yaşayanlara verilen bir isimdir. Hemşin/Hemşinlilik ortak bir kültürü ve yüksek dağlarda yaşayan insanları temsil eder. Hemşinliler sadece Doğu Karadeniz’de yaşamazlar. Türkiye'nin birçok bölgesinde ve eski göçlerle Batı Karadeniz ve Erzurum sınırlarında da Hemşinlilerin yaşadığı bilinmekte. Doğu Karadeniz denince akla gelen ilk yerlerden Çamlıhemşin, Doğu Karadeniz'in en yüksek noktası Kaçkar Dağları eteklerinde, tarihi Tebriz-Trabzon İpek Yolu'nun önemli bir geçit noktasında kurulmuştur. Çamlıhemşin'de yaşayan insanların çoğu yaz aylarını yayla faaliyetiyle geçirirler. Hemşin nahiyesinde yaşayanların birçoğu da yaylacılık faaliyetlerini Çamlıhemşin sınırlarındaki yaylalarda gerçekleştirdiğinden, iki Hemşin arasında bir kaynaşma yaşanmıştır. Ancak coğrafi olarak uzak olmasa da, Hemşinlilerin Doğu Grubu olarak bilinenleri, bu yakınlaşmanın hayli uzağındalar. Onlar da Hemşinli olarak bilindikleri halde, Batı Grubu olarak bilinen Çamlıhemşin ve Pazar-Hemşin'le pek alakaları yok.

 

Peter Andrews'un Türkiye'de Etnik Gruplar kitabının Hemşinliler bölümünde, Hemşinlilerin Hopa-Kemalpaşa tarafında yaşayanlarının kendilerini "Homşetsi" olarak tanımladıklarını yazar. Doğu grubu Hemşinlileri Artvin ilinde, Hopa ve Kemalpaşa içinden geçen akarsu düzeni üzerinde yer alır. Doğuda Çoruh nehri doğal bir sınır teşkil eder.

 

Doğu Grubu Hemşinlilerinin dili Ermenicedir. Batı lehçesi ve Türkçe de konuşulur. Yöre insanları ise konuştukları dile Hemşince adını vermiştir. 1990'larda Sarp sınır kapısının açılmasıyla Rusya'dan Doğu Karadeniz'e gelen ilk Ermeniler onlar olmuştur. Ermeniler başlangıçta Hopa'ya alışveriş için uğramış, yöre halkı ile dil bakımından kaynaşmışlardır. Bugün her ne kadar kendilerini Ermeni olarak tanımlamasalar da, konuştukları dil Ermenicenin bir lehçesidir. Doğuda yaşayan Hemşinlilere ilişkin Peter Andrews'un çalışmasından esinlenen Hale Soysü, Kavimler Kapısı-1 adlı eserinde Hemşinlileri tanıttıktan sonra yerleşim alanlarını “Ermenice konuşanlar” ve “Türkçe konuşanlar” diye ikiye ayırmıştır.

 

Doğu Grubu'nda esas olarak dilden hareket edilerek kimlik çıkarıldığı görünse de, bu Ermeni kökeninin reddi anlamına geliyor. Bütünüyle Türkleşen Doğu Grubu, Ermenice konuştuğu halde, Ermeni kökenden olduğunu inkar ediyor. Hale Soysü bu durumu, “Ermeni olmadıklarını Ermenice söylüyorlar,” diyerek özetliyor. Hemşin Öyküleri kitabında Mahir Özkan’ın amcasıyla pazara alışverişe gittiğinde, Ermeni bir satıcıyla olan diyaloğuna da yer veriliyor. Amcası Ermeni pazarcıya, “Ağbar, Hay es?” diye soruyor, yani “Ermeni misin?” Bu keşif Hemşinlilerin kendilerinin “aslında Ermeni” olduklarını düşünmelerine zemin hazırlıyor. Bugüne kadar yapılan çalışmalara bu keşfin katkısı çok büyük. Doğu Grubu Hemşinlilerinin gündelik hayatta kullandıkları bazı kelimeler şunlar: mar (anne), dad (baba), momi (nine), çur (su), dzar (ağaç), tur (kapı)… Doğu Hemşin de diğer Hemşinler gibi yaylacılık faaliyetlerini sürdürüyor.

 

Hemşin Öyküleri, coğrafi sınırları Çoruh’a kadar uzanan, yüksek dağları mesken tutmuş Hemşinlilerin hayatlarından kesitler sunuyor; bire bir tanıklıklar ve anlatılarla... Bu bilinmeyene doğru bir yolculuk gibi, keşfetme duygusunu yitirmemiş olanlar ve bu coğrafyanın “bir örnek” olmadığına inananlar için iştah açıcı bu derleme öykülerin es geçilmemeli.

 

 

 


 

 

* Görsel: Sinan Arık

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.