Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

DündenYarına // Mucizevi yazarlar



Toplam oy: 752
Reşad Ekrem Koçu
Doğan Kitap
Reşad Ekrem Koçu'nun son yayımlanan kitabı da, kendisi gibi mucizevi iki yazar hakkında: Ahmed Rasim ve Ahmed Refik.

Reşad Ekrem Koçu dünden bugüne ve hatta yarına, hiç kuşkusuz, Türkçenin en önemli tarihçilerinden, araştırmacılarından, yazarlarından biri... Tıpkı Şemsettin Sami, İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Ahmed Refik Altınay, Abdülbaki Gölpınarlı gibi bir ömre onlarca eser sığdırmış, teknolojinin bu kadar yaygın olduğu bir çağda yaşamamıza rağmen tek başına bir kişi bunları nasıl yazmış diye bizi hayrette bırakan mucizevi bir yazar. Koçu'nun kitapları Doğan Kitap tarafından yayımlanmaya başladı ve eserleri teker teker okuyucuyla (yeniden) buluşuyor. Koçu’ya ait eserlerin bugünün okuruyla buluşması, bu mucizevi yazarı daha yakından tanımak ya da hiç tanımayan kuşakları onunla tanıştırmak için önemli bir girişim. Koçu'nun bu kapsamda son yayımlanan kitabı da kendisi gibi mucizevi iki yazar hakkında: Ahmed Rasim ve Ahmed Refik.

 


Ahmed Rasim hem gazeteci, hem romancı, hem hikaye, hem güfte yazarı ve daha birçok vasfa sahip bir isim; o da tıpkı Reşad Ekrem Koçu gibi İstanbul'un hovardalık hayatından sokaklarına, kabadayılarına kadar Şehir Mektupları'nı yazmış, her dem zevkle okunan bir yazar. (Keşke Ahmed Rasim'in tüm eserleri de külliyat halinde yayımlansa, diye düşünmeden edemiyoruz. Ancak tabii diline hiç dokunulmadan, sadeleştirilmeden, orijinal haliyle. Çünkü Ahmed Rasim'in yazdıklarında muhteşem bir dil zevki de vardır.) Kitabın Ahmed Rasim ile ilgili bölümünü, Reşad Ekrem Koçu, onun hayat hikayesini bizzat yazarın kendi ağzından anlatarak kuruyor; Ahmed Rasim'in Gecelerim, Falaka, Muharrir Bu Ya, Muharrir-Şair-Edip gibi eserlerinden alıntılar yaparak. Ardından Ahmed Rasim'in farklı türlerdeki eserlerinden seçmeler veriyor. Fakat bu bölümün en önemli tarafı, sonunda yer alan Ahmed Rasim bibliyografyası. Bu bibliyografya yine çok önemli bir araştırmacı, edebiyat tarihçisi olan Mustafa Nihat Özön tarafından hazırlanmış. Bu bibliyografya, Ahmed Rasim hakkında hazırlanmış en detaylı bibliyografya ve sadece eserin bu kısmı bile kitabı eşsiz kılmaya yetiyor. Buradan Ahmed Rasim hakkında birçok araştırmaya kapı açılabilir. Keşke birileri hemen kolları sıvamaya başlasa!

 

Kitabın ikinci bölümü de, Reşad Ekrem Koçu'nun hocası Ahmed Refik Altınay'a ayrılmış. Önemli bir tarihçi olan Ahmed Refik'in hayat hikayesinin ardından –tıpkı Ahmed Rasim bölümünde olduğu gibi– eserlerinin detaylı bir bibliyografyası veriliyor, sonrasında Ahmed Refik'in ölümünün yarattığı yansımaları anlatan parçalar koyulmuş. Onun hemen ardından da Ahmed Refik'in eserlerinden bir seçki yapılmış.


Ahmed Refik Altınay, Ahmed Rasim vb. isimlerin sayısız makaleleri gazetelerde, dergilerde bir araya getirilmek ve çalışılmak için araştırmacıları bekliyor. Yakın dönemde Refik Halit Karay külliyatını olağanüstü bir gayretle hazırlayan (yazıları tematik olarak sınıflandıran, her bir kitabın başına önsözler yazan ve bunları dili hiç bozmadan yapan) Tuncay Birkan gibi isimlere ihtiyacımız var; söz konusu yazarlara yaraşır selam gönderecek birilerine... Yakın bir zamanda bunun da gerçekleşmesi dileğiyle...

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.