Okumuş yazmış, diplomalı, entelektüel tecessüs sahibi, modern dünyayla problemli hatun kişilerden çalışmayı bırakıp anneliği tercih edenlerin yaşadıkları gelgitlerin hikayesinin yazılmasını ne zamandır bekliyorduk. Nitekim, yeni annelik diyebileceğimiz bir hayalet her yanımızı sarmış durumda. Küçük bir araştırmayla etkinlik annelerinden sağlıklı besleniyoruz annelerine, bebişimle çok mutluyuz annelerinden pasak şampiyonlarına, alternatif eğitimcilerden “çocuk da yaparım kariyer de”cilere geniş bir yelpazede bloglara, instagram hesaplarına, facebook sayfalarına denk gelmek mümkün. Çoğu da sosyolojik ve psikolojik birer vaka olan bu ruh hallerinin farklı tezahürleri ne zamandır hayatımızda. Ne diyelim, “evvel yoğ idi iş bu rivayet yeni çıktı.” İşte, Sezen Aksu’nun Ben Annemi İsterim türküsündeki isyanın şehirli okumuş kadın üzerindeki etkilerini ve dellenmelerini okuyacağımız bir romanımız var artık: Ev Anası.
Ev Anası’nın yazarı Birgül Özcan da kitabın anlatıcısı Nur gibi Radyo-Sinema mezunu bir ev anası. Aynı isimli bir de blog yazıyor. Haliyle bu romanın hayli otobiyografik olduğunu söylemek için elimizde yeterince alamet mevcut. Romanın anlatıcısı Nur, Akiller Apartmanı meskunu olsa da komşuları gibi o da pek sakin değil. Reyting canavarı yüzünden televizyonu, editörünün hafiflik sevdası yüzünden de dergiyi bırakıp ev analığında karar kılmış. Apartman yöneticiliği yapıyor. “Kendine yazık ediyorsun, bir şeyler yazsana” diyenler için de apartman panosuna hikayeler, değiniler yazıyor.
Romanın anlatıcısı Nur ev analığında karar kılmış. "Kendine yazık ediyorsun, bir şeyler yazsana," diyenler için de apartman panosuna hikayeler yazıyor.
Nur; modern yaşantıyla, gösteri toplumuyla, insanların beklentileriyle, gündüz kuşağıyla kavgalı. Sık sık heyheyleri geliyor ve geldiğinde de bizleri kendimizle yüzleştiren bir bombardımana tutuyor. Bu haliyle sıkı bir toplum eleştirisi sunuyor. Bir yandan da, her ne kadar aklı ona bırak dağınık kalsın, ev toplanmasın, gömleklerin kırışıklıkları açılmasın dese de, her Türk kadınının bilinçaltına ince ince işlenmiş ideal ev hanımlığından beklenenleri yerine getirmeye çalışıyor. Bu haliyle de Nur karakterinin kendisi bugün sıkça karşılaştığımız bir tipe karşılık geliyor. Çalışmayı değil de evde olmayı tercih etmiş fakat bu tercihinin gelgitlerinden mustarip bir tip. Bu özellikleriyle, nüfusu giderek artan bir insan tipinin yerli yerinde bir numunesi. Okurlar tarafından Nur’un çok sevileceğinden, kolayca empati kurulabileceğinden eminim. Hatta bu romanın bize sağladığı verilerle birden fazla sosyoloji ve psikoloji tezi çıkarılabilir.
Diğer yandan, bir roman olarak Ev Anası’nı bir erken doğum olarak görebiliriz. Nur üzerinden ilerleyen anlatı, komşusu olan her biri birbirinden otantik karakterlerle -özellikle de Nur’un annesiyle- renkleniyor. Anlatıya müthiş bir zenginlik ve derinlik kazandırabilecek bu komşular ve onların hikayeleri henüz olgunlaşamadan roman nihayete eriyor. Bir an önce sayıp dökmek için koşar gibi yazan Nur ile Birgül Özcan aynîleşerek roman da henüz doygunluğa ulaşamadan sonlanıyor. Ev Anası’nın bir ilk kitap olduğunu düşündüğümüzde yazara müsamaha gösterip diğer kitaplarını beklemek en iyisi gibi görünüyor. Zaten, Nur’un panoya astığı son yazıyı gördüğünüzde, Birgül Özcan’ın çok daha iyi romanlar yazabileceğinden ümitvar olabilirsiniz.
* Görsel: Onur Atay
Yeni yorum gönder