Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Dünyanın vicdanı



Toplam oy: 446
Eduardo Galeano // Çev. Süleyman Doğru
Sel Yayıncılık
Galeano, bize kalbimizin sesini duyabileceğimiz hikayeler anlattı.

Çok sevdiğiniz insanlar hakkında konuşması zordur. Sevginiz öyle bir taşar ki, kalbinizden yükselen heyecan dalgası nefesinizi keser. Kelimeler dilinizden dökülemez, dışarıdan bakana anlamsız gelecek birtakım jest ve mimiklere dönüşür. En azından benim için böyledir bu. Çok sevdiğiniz bu insan bir yazar ve siz de onun hakkında bir yazı kaleme alacaksanız durum pek fena.

 

Eduardo Galeano'nun dünya üzerindeki günleri 2015 senesinde sona erdi. Vefatından önce bitirdiği ve yayıma hazırlanan dosyası Hikâye Avcısı, yakın bir zaman önce Türkçede de yayımlandı. Galeano külliyatına eklendi. Kitabın ismi tastamam Galeano'yu temsil ediyor. Nitekim, Galeano ömrünü bir hikaye avcısı olarak sürdürdü; sokaklardan, kafelerden, gazetelerden, dünya tarihinin anlatılmayan kesimlerinden hikayeler, anekdotlar derledi. Kitabın ortasında bir yerlerde, şehrin eski kafelerinin onun için bir üniversite olduğunu söyledikten sonra, “bildiklerimi bana isimsiz öykü anlatıcıları öğretti,” dedi. Böylelikle de en çarpıcı, en dramatik hikayelerin kurgu değil hayatın ta kendisinden devşirildiğini bizlere öğretti.

 

 

 

Galeano süslü cümleler kurmadı, albenili kurgular üretip şaşırtıcı sonlu hikayeler yazmadı. Gazeteciliğin getirdiği kelime ekonomisiyle olanı kristalize etmeyi, meramını en basit ama çarpıcı cümlelerle ifade etmeyi tercih etti. Bu nedenle de kaleme aldığı metinler kıpkısa olsa da bir solukta okunacak değil, uzun uzun düşünüp sindirilmeyi bekleyecek bir etki yarattı. Bir öykü okuma etkinliğinde, "böylesine basit yazmak ne kadar zor olmalı," diyen bir beyefendinin yorumunun, muhatap olduğu en bilge edebi eleştiri olduğunu söyleyecekti. Onun bu tercihi sayesinde az sözcükle çok şey söylemek sanatını tatbik edebileceğimiz bir mirasın sahibi olduk.

 

 

Daha çocukken...

 

John Berger, Galeano için "dünyanın vicdanı" diyordu. Yalnız Latin Amerika'nın değil, dünyanın tüm ezilmiş ve aşağılanmışlarının, sömürülenlerin, hakkı yenenlerin ve unutturulanların yanında olarak bizlere vicdan dersi verdi; kitapları yerkürede dolaşmaya devam ettikçe de dersleri sürecek. Elimizdeki eserin son bölümü olan "Kılavuz," Galeano'nun kendine ve poetikasına dair metinlerden oluşuyor. Oradaki şu anekdot, Galeano'nun dünyanın vicdanı olmaya daha çocukken başladığını gösteriyor: "Okulda öğretmenimiz bize, İspanyol fatih Balboa'nın Panama'daki bir zirveye çıkıp bir tarafta Pasifik Okyanusu'nu diğer taraftaysa Atlantik Okyanusu'nu gördüğünü öğretti. Kadın öğretmenimiz bize onun iki denizi aynı anda gören ilk insan olduğunu söyledi. Ben elimi kaldırdım: 'Senyorita, senyorita.' Ve sordum: 'Yerliler kör müydü?' Okuldan ilk kovuluşum bu oldu."

 

Hülasa, Galeano bize kalbimizin sesini duyabileceğimiz hikayeler anlattı.

 

 

 


 

 

 

 

Görsel: Aslı Yazar

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.