Metin Celal, edebiyat serüvenini en başından itibaren takip ettiğim bir yazar: Otuz yıldır onun şiirlerini, denemelerini, eleştirilerini, incelemelerini dikkatle okuyorum. Tabii romanlarını da. Dolayısıyla yazarın son anlatısı olan Fazladan Bir Hayat' ta ne yapmak istediğini, amacının ne olduğunu en azından hissediyor ve romana başka bir açıdan yaklaşmak istiyorum.... Şöyle ki: Bir romanı olay örgüsü (plot) ve öykü bağlamında incelemek, bu iki unsurdan yola çıkarak kritik etmek; olağan kitap tanıtım yazıları için en bilinen, doğru kabul edilen bir yöntemdir. Ancak bu tutum, içinde bir tuzağı da barındırır. O da yapıtı, 'akıcı-duru , iyi bir dili var' ya da ' çetrefil, zor okunan' gibi ve kolaycı tasniflere yönelerek değerlendirmektir. Doğaldır ki böyle bir eğilim, genel-geçer kitap tanıtım yazıları için uygundur. Ama ben, hemen bir ceteris paribus işareti koyarak; hem okurlara, hem eleştirmenlere, roman kahramanını merkez aldığım farklı bir okuma ya da iz sürme yöntemi önereceğim. Zira anlatı başkişisinin sosyal oluntuların belirlediği yazınsal bir süreçten geçip, günümüzün bir kahramanına dönüştüğü kanısındayım. Daha açık söyleyecek olursam bu sosyal oluntular dünyada ve ülkemizde 20. Yüzyıl'ın ta kendisi, ülke özelinde ise darbeler; tabii ki ağırlıklı olarak 12 Eylül müdahalesidir.
*
Aslında biraz zorlarsak, Metin Celal'in kahramanını Felatun Bey'den (1) ve Bihruz'dan (2) süzdüğünü iddia edebiliriz. Hatta daha da ileri gidip, yazarın, kahramanını oluştururken Rus romanının önemli kişilerini hatırladığını söyleyebiliriz. Öte yandan Fazladan Bir Hayat'ı kahramanı üzerinden okurken aklımızda, 20. Yüzyılın en önemli akımlarımdan biri olan Varoluşçuluğu güdüleyen Heidegger'in “her insan, bir ötekidir ve hiç kimse kendisi değildir” sözünü bir kenara yazmalı; roman türünün nesnel belleğinde yer alan bazı kahramanları hatırlamalı, ülkemizde yaşanan sert dönüşümleri göz ardı etmemeliyiz. Daha önemlisi, günümüzde insanların giderek bir sayıya veya adsız bireylere dönüşmekte olduğunu aklımızdan çıkartmamalıyız.
Not: Sınırlı sayıda sözcükle yazılması istenen bu yazıda , sözünü ettiğim konular hakkında, ancak beş küçük ipucu verebilirim... Gerisi okura kalıyor.
1.
1980'deki darbenin ardından, bazı edebiyat- sanat çevrelerince taşıdığı anlamın ötesinde yeniden dolanıma sokulan bir sözcükle söyleyecek olursam- Fazladan Bir Hayat'ın isimsiz kahramanının, marjinal denilebilecek bir kişi olduğunu düşünüyorum. Ama rantiye hayatı sürdüğünden onun Aylak Adam'ın kahramanı C. (3) gibi bir tür temaşacı - flauner olduğu da varsayılabilir... Bu tür roman kahramanlarının varlığı çok eskilere dayansa bile; onlar ülkemizde 12 Eylül'ün yaptığı tahribatın ardından yaygınlaşıp yeniden öne çıkmış, önem kazanmışlardır. Aylak Adam'ın 1974'de yapılan ikinci baskısınından on dört; birinci baskısından yirmi altı yıl sonra - 12 Eylül sığlığın ve kültürsüzlüğünün tam ortasında 1985'te - yeniden okurla buluşması doğrusu bana ilginç geliyor. Ayrıca o dönem, özellikle yarı aydın denilebilecek kesimleri önce kendi içlerine kapanıp saklanmaya; yani bir tür otizme itmiş, ardından marjinalize etmiştir. Bundan dolayı Selim Işık'ı ve Turgut Özben'i kâhin roman kahramanları olarak görüyor, Tutunamayanlar'ın birinci baskısından tam on üç yıl sonra (1984 yılında) yeniden keşfedilmesini de anlamlı buluyorum.
2.
Evet otuz yıl önce ülkemizde yaşanan sert dönüşüm, insanları önce, tutundukları dallardan koparıp örgütsüzleştirip ortak gayelerinden uzaklaştırmış; ardından aidiyet duygusunu yitiren, hayatı gaile olarak gören sahibi miskin şahıslar – da - yaratmıştır. Bu açıdan değerlendirildiğinde Fazladan Bir Hayat'ın başkişisi, Oblomovluk'un günümüzdeki izlerinden biri olarak da değerlendirebilir. (4)
3.
Darbenin ardından, topluma dayatılan depolitizasyonun da sonucu olarak çok kısa süre içinde sığlaşma ve kültürsüzleşme başlamış; böylece hayatı yalnızca para ve parasal başarı olarak gören pragmatik şahıslar türemiştir. Diğerleri ise başka türlü tepki göstermeleri mümkün olmadığından, farklılaşıp bambaşka bir hayatın öznesi olmuşlardır Böyle bir savda bulunmanın yanlış olacağını sanmıyorum. Dolayısıyla, Metin Celal'in romanının hemen ardından - fazladan - Peçorin'e de göz atmanın yararlı olacağı kanısındayım.. (5)
4.
Tuhaftır, 12 Eylül darbesinden hemen sonra cinsel içerikli dergiler siyah poşetler içinde satılmaya başlamış, alkollü içkilerin reklam yapması yasaklanmış, ama cinsel suçlar ve alkol bağımlılığı artmıştır. Fazladan Bir Hayat'ın kendi sorunlarına bile duyarsız, alkol bağımlısı, kadın düşkünü, cinsel suçlu kahramanı, böyle bir dayatmanın tepkisel ürünü de olabilir mi? Bilmiyorum! Ama şurası açık: Metin Celal'in anlattığı şahıs, günümüzde de sıkça görülen, karakterlerden biridir: O, sunulan hayata bir çeşit pasif direniş gösteren, kendi kendini kahramanlaştıran, kendi içine saklanan gayesiz, ama gailesi olan adsız bireydir, hatta sadece bir şey' dir. Dolayısıyla Metin Celal'in kahramanını okurken, sürekli hepsi bir ve hayır diyen Mersault'a (6) bir göz atmalıyız. Ama Clamence'i unutmadan : “günü gününe yaşıyordum, ben- ben – ben'den başka bir süreklilik tanımadan. Günü gününe kadınlar, günü gününe erdem ya da kötülük, günü gününe, köpekler gibi, ama benliğim her zaman sapasağlam iş başında” (7)
5.
Fazladan Bir Hayat'ı okurken, nedense aklıma bu roman kahramanları üşüştü ve onların yer aldığı romanlara fazladan göz attım. İyi de oldu. Çünkü, Metin Celal'in yapıtı sayesinde zihnim tazelendi. Yukarıda sıraladıklarımın dışında son hatırladığım roman kişisi; yaşama ideali yalnızca ben'i korumak; çabası ise ne kutsallığa ne de onun zıddına yönelmek olan Harry Hailler idi.. (8)
*
Ben böyle okudum Fazladan Bir Hayat'ı...
Dileyen, akıcı ve duru Türkçe ile yazılmış bir gerilim romanı olarak da okuyabilir.
(1) Felatun Bey İle Rakım Efendi, Ahmet Mithat
(2) Araba Sevdası, Recaizade Mahmut Ekrem
(3) Aylak Adam, Yusuf Atılgan
(4) Oblomov, İvan Gonçarov
(5) Zamanımızın Bir Kahramanı, M. Yuryeviç Lermontov
(6) Yabancı, Albet Camus
(7) Düşüş, Albert Camus
(8) Bozkırkurdu, Henman Hesse
Yeni yorum gönder