Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Freud'u okumak



Toplam oy: 1649
Raşit Tükel
Bağlam Yayıncılık
Freud Okumaları, psikanalizi bütünlüklü olarak kavramaya yol açacak, bizleri önyargılardan arındıracak kitaplardan biri olmaya aday gözüküyor.

"Freud'un kitapları çok ağır, hiçbir şey anlamıyorum", "Psikanaliz hep böyle sıkıcı mı?", "Psikanalizi anlatan kitapların dili hep böyle karmaşık olmak zorunda mı", "Psikanalizi çok merak ediyorum ama okudukça kafam karışıyor" gibi cümleleri birçoğumuz duymuş veya içimizden geçirmişizdir.

 

Psikanaliz, ruh sağlığı ile ilgilenen kişilerin yanı sıra sanatla, mimari ve siyasetle ilgilenen kişilerin de sıklıkla başvurduğu bir alandır. Fakat çoğu kişi, bir yandan psikanalize ve psikanalizin kurucusu Sigmund Freud'a büyük bir merak ve ilgi duyarken, diğer yandan onun dilini kavramakta -eğer psikoloji terminolojisine de çok hakim değilse- çeşitli zorluklar yaşayabiliyor. Bu yüzden bizler de, Freud'un makalelerini hakkıyla okumada ve kavramada bize eşlik edecek bazı metinlere ihtiyaç duyuyoruz ve elbette psikanalize dair çeşitli önyargılardan, yalan yanlış bilgilerden kurtulmamızı sağlayacak kalemi güçlü yazarlara da.

 

Raşit Tükel, işte bu yazarlardan biri. Kendisi psikiyatrist ve 2001 yılında kurulan İstanbul Psikanaliz Derneği'nin kurucu üyesi. "Psikanaliz Yazıları" isimli dergide 2000-2013 yılları arasında yayın kurulu üyesi olarak görev yapıp, halen aynı dergide danışma kurulu üyesi olarak çalışıyor.

 

Tarihsel süreklilik bağlamında Freud

 

Bağlam Yayınları'ndan çıkan kitabı Freud Okumaları'nda okuyucuyu lafı fazla uzatmadan, yalın bir dille Freud'un temel metinleriyle tanıştırıyor. Bu metinler, düşlerin yorumu, dürtü kuramı, narsisizm, bilinçdışı, fobiler, nesne ilişkileri, Oedipus karmaşası, fobiler, anksiyete, savunma mekanizmaları, aktarım-karşıaktarım gibi alt başlıklardan oluşuyor. Kitap genel olarak iki bölüme ayrılıyor; ilki Freud'un temel metinleri üzerinden okumalar, diğeri ise Freud sonrası okumalar. Freud sonrası okumalar bölümünde yazar bizi, psikanalize önemli katkılar sağlamış olan kişilerden Hartmann, D. W. Winnicott ve Melanie Klein'la ve onların çalışmalarıyla tanıştırıyor. Ama bu isimler bana yeterli gelmiyor ve içimden keşke kitapta Freud sonrası dönemde psikanalize ciddi katkılar sağladığını bildiğim Otto Rank, Erich Fromm, Karen Horney, Heinz Kohut ve Margaret Mahler gibi isimlere rastlasaydım diye geçiriyorum. Belki Raşit Tükel ağzımıza bir parmak bal çalıyor ve diğer isimlerle tanışmayı okuyucunun kendi ilgisine ve çabasına bırakıyor.

 

Freud Okumaları'nda yer alan metinler, son 15 yıl içerisinde Psikanaliz Yazıları başta olmak üzere çeşitli dergilerde yer alan yazılar temel alınarak oluşturulmuş. Prof. Dr. Raşit Tükel, kitabın önsözünde, bir Freud makalesinin tek başına, öncesi ve sonrası dikkate alınmadan okunmasının, Freudyen anlamda bütünlüklü bir görüş oluşturmayı zorlaştırdığını ifade ediyor. Ve kitaptaki bölümlerin bu noktalar dikkate alınarak, tarihsel süreklilik gözetilerek ele alınıp, oluşturulduğunu belirtiyor.

 

Freud'un görüşlerinin çağdaş düşünceyi etkisi altına almaya başladığı günlerden bu yana neredeyse yüz yıl geçmesine rağmen, Freud ve sonrasını yansıtan eserlerin birçoğunun Türkçeye çevrilmemiş ve çevrilenlerin de belirli bir sistematiği izleyerek seçilmemiş olması, ne yazık ki psikanalizin tam olarak anlaşılmasına, içselleştirilmesine ve Türkiye'de gereğince tanınmasına imkan vermiyor. Freud Okumaları, sistematik bir işleyişle bu boşluğu kısmen de olsa giderebilecek, psikanalizi bütünlüklü olarak kavramaya yol açacak, bizleri önyargılardan arındıracak kitaplardan biri olmaya aday gözüküyor. Psikanalize yeni başlayanlar için, başlayıp da vazgeçenler için ya da bilgilerini yeniden tazelemek isteyenler için kıymetli bir olanak sağlıyor.

 

 


 

 

* Görsel: Emmanuel Polanco

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.