Türk edebiyatının önemli kalemlerinden biri olan Nezihe Meriç’in Keklik Türküsü adlı öyküsünde çok beğendiğim iki cümlesi vardır: “İnsanın evi çok güzel olmayabilir diye düşünürdü. Ama evine giden yol, ille güzel bir yol olmalıdır.” Bu iki cümleyi, ebedi evinden çıkmış insanın yine oraya dönerken uğradığı bir ev olan dünya hayatı üzerinden bir metafor olarak düşünürüm. Yani, bu “dünya evimiz” belki de pek güzel olmayabilir; ama bizim üzerinde ilerlediğimiz hayat yolumuz güzel olduktan sonra… Hem nedir ki şu hayat yoldan başka?
Elbette “yol” ve “hayat” birbirine en çok yakıştırılan iki kavram: Bir mürşidin elinden tutup, kabaca maddi ve manevi anlamda olgunlaşma disiplini diyebileceğimiz tasavvuf ekolleri dahi Arapça “yol” anlamına gelen “tarikat” kelimesiyle anılmıyorlar mı? Kişi, ancak bir yola girdiği zaman anlamıyor mu “yolda” olduğunu? Yani, hayatta. (Âşık Veysel’in, artık dillere vird olmuş eserinden bahsetmeme gerek bile yok sanırım, uzun ince…) Tabii bir de işin artık klişeleşmiş bir tarafı var; genellikle sinema özelinde, “bir yol hikâyesi” tanımlamasını duymaktan bıkmışsınızdır sizler de. Fakat yukarıda değinmeye çalıştığım tarafından bakınca, “yol hikâyesi” olmayan bir hikâye olabilmesi de pek mümkün görünmüyor, bu hayat denilen yolda.
Arka kapak yazısına bakarsanız, Selim Bektaş’ın ikinci romanı Ve Diğer Kutsal Şeyler de bir “yol romanı” olarak sunuluyor okuruna. “Yolun sonunda her zaman ışık olmak zorunda değil. Bazen yol başladığı yere döner.” denilerek tanıtılan bir roman bu. Üstelik kitabın kapağında da bir tren yolu var. O zaman kitabın kapağını açıp, yola koyulmaktan başka ne düşer okura?
“Yazamayan yazar” hikâyelerini oldum olası çok sevmişimdir; bir yazarın en acınası, en komik, en patetik hali. Kahramanımız Veysel Zebub da yazamamaktan mustarip, “buluta dönüşen bulutlar”ı çok seven bir genç yazardır. İş aramakta mıdır, zaten yazmak için işini bırakmamış mıdır derken… Sonunda, yazarak para kazanacağı bir iş teklifi alır. Bir çeşit hayalet yazar olacaktır. Fakat yazacağı metin, trenlere iman edilen garip bir dinin kutsal kitabının son bölümüdür. Kim böyle bir teklife hayır diyebilir ki? Veysel Zebub da hayır diyemez. Sonra başlar tren yolculukları, garip ilişkiler, soru işaretli aşklar ve diğer kutsal şeyler…
Yeni yorum gönder