Yetişkin sıfatı topluma adapte olmuş, ona göre ve hatta onun tarafından şekillenmiş fikirler ve duygularla beraber gelir. Gençliğin belki de en güzel yanı, bu adaptasyon sürecinin henüz tamamlanmamış olmasıdır. Öğrenilmiş tepkiler değildir verilen, duygular henüz keşfedilmekte olduklarından daha saf yaşanır.
Çek yazar Iva Prochazkova'nın Çıplaklar adlı kitabı da gençliğin çıplaklığı metaforuna yoğunlaşıyor. Berlin'de yaşayan beş gencin birbirleriyle ilintili hayatlarını ve başlarından geçenleri izleyen iç hesaplaşmalarını ele alıyor.
Slyva'nın çıplak yüzmesi ile başlayan hikayeye daha sonra Filip, Niklas, Evita ve Robin ekleniyor. 17 yaşlarındaki bu gençler, çevrelerinin etkisiyle kişiliklerini sorgulamaya başlıyorlar ve hikayeleri bir şekilde birbirine bağlanıyor. Gençliğe has, toplumun elbise altına saklamaya çalıştığı o çıplaklığa dair hikayeler bunlar.
Toplum mu, aile mi?
Slyva'nın çıplaklık anlayışı kelimenin birinci anlamındaki çıplaklıkla örtüşüyor. O, gölde çıplak yüzmenin bir hak olması gerektiğini savunurken, kurallar buna aykırı olduğundan "çıplaklığını giydirmek" zorunda kalıyor. Filip ise kendini kitapların ve sözcüklerin ardına saklayıp daha pasif bir görüntü sergilerken iş arkadaşlarıyla bir eyleme katıldıktan sonra kendi çıplaklığını buluyor. Niklas ise Evita'ya olan bağlılığından dolayı gerçek benliğinden vazgeçiyor. Öte yandan Evita kendi özünü uyuşturucuyla saklıyor, hayalini kurduğu saflığa uyuşturucuyla ulaşacağına inanıyor. Robin ise aralarında topluma uyum sorununu en az yaşayanken tecavüzcü damgası yiyor ve bu damga babasından gördüğü psikolojik baskıyla birleşince kendini sorgulamaya başlıyor.
Kitapta cevapsız kalansa tüm bu gençlerin ailelerinin neden sorunlu olduğu sorusu. Slyva'nın annesi ile babası birbirlerine tamamen zıt iki karakter; Niklas'ın ve Filip'in babaları ölmüş, Evita'nınki terk etmiş, Robin'inki aldatmış... Ana karakterlerin yaşadıkları ikilemlere odaklanan yazar, sanki okuyucuya karakterleri toplumdan ziyade ailelerinin çıkmaza ittiğini söylemek istemiş.
Prochazkova'nın ele aldığı tema ve onu işleyiş tarzı her ne kadar güçlü olsa da mekan tasvirlerindeki zayıflıklar ve zaman kavramındaki belirsizlikler bazen hikayeden kopmaya ya da içine tam girememeye neden oluyor. Bunun dışında temayı beş ana karakterle irdelemesi, hikayeyi görüş açısı bakımından zenginleştirse de, karakterlerin derinleşmesine mani oluyor.
Diğer yandan yazar, tırmandığı tepenin zirveye ulaşan son adımını okuyucuya bırakmış sanki. Karakterlerin hayatlarından kesitlere bir son yazmak yerine o sonun okur tarafından tahmin edilmesini istemiş.
* Görsel: Kamal Mustafa
Yeni yorum gönder