İnsan, gölgesiyle neyi temsil eder? Bir gölge oluşmasına yol açan gövdeyi tanıyabilir mi? Gölge ile gövdenin ortak bir ödevi, ortak bir bilinci, ortak bir düşü var mıdır? Gölge sadece bir leke midir yoksa? İnsanın yeryüzü lekesi. Işıkla, aydınlıkla yüzleşince beliren leke. Ya da salt gerçek midir gölge: İnsanın başlı başına bir karaltı olduğunun göstergesi. İkisini bütünleştiren, ayıran, farklılaştıran şey insanın gölgesini bilmesi, gölgenin insanı önemsememesidir. Gölgenin insanı tehdit eden tehlikeli tarafı, bilgiye ihtiyaç duymamasıdır işte. Oysa insan zavallılığını örtmek için sürekli öğrenmek zorundadır; gölge ise bunun gereksizliğiyle vardır. O hep vardır. İnsansa var olmak, varlığını kanıtlamak için didinir durur.
Gölge bazen, bir gizlenme aracı olarak, bir sırrı saklamak için de ortaya çıkar. Gölge oyunu böyle değil midir; canlandırma tekniği ile gölgeler üzerinden konuşma fırsatı, eleştirme-yerme alanları açmak, kimilerine göre suç işlerken suçu gölgelerin üzerine atmak. Gölgelerin fısıldadığı gerçek, bizim inanmayı reddettiğimiz muhakeme gücünü sınayacaktır. Bize teklif edilen gerçeği ancak yalana dönüşürse kabullenebileceğizdir. İnsanın şartı budur: Yalansa, bozuksa, kusurluysa bize aittir. Doğruluğu şüphe götürmeyen her olgu kanserojendir enikonu. Gölge bizi sorgulayacaksa, gölge bizi bizle yargılayacaksa ondan kurtulmanın yollarına bakmamız şarttır.
Gölge canlı değildir ama nesnesiyle hareket edebilir. Bu taklit yeteneği akıl için fazladır. Eğer hareket edebilmek canlılıkla, yahut varoluşla ilgili değilse o zaman hayat yoktur, varsa da anlamsızdır. Üstelik gölge ışığın açısına, zeminin özelliğine göre boyutlanabilir, kendi hacmiyle oynayabilir. İnsanın, nesnenin böyle bir meziyeti bulunmamaktadır ne yazık. Gölgenin bir uzay lisanı bilmesi ise insanı her zaman huzursuz eder. Nesneler gölgeleriyle barışıktır oysa. Onlar birbirleri için vardırlar. Yahut yokturlar. İnsanı çelişkiler içinde boğan gölgeler ve sırtlandıkları önem ışığın nedeni ile yoğunlaşır veya zayıflar. Gölgesi ayaklarının dibinde olsa da artık ağır bir yüktür insana.
Ruh + Gölge = ?
Gölge, ruhtan arta kalanın bir çeşit yansımasıdır bazen: “Ruh + Gölge =” Eşitliğin diğer tarafına koymaya kalkışacağınız her şey sizi tanımlayacaktır; bu da büyük bir risktir. Bedensel zenginliğinizin ifadesini yine size bırakır fikir. Kazandığınız ama kaybetme olasılığı yüzünden neredeyse hastalanabileceğiniz bir gerçeğin gövdenize teslimatı tamamlanmıştır. Karar vereceksinizdir.
Gölgeniz bir parçanız mıdır, yoksa fuzuli bir ayrıntı mıdır?
Gölgenizden vazgeçebilir misiniz?
Gölgenin işlevsiz olduğunu savunanlardan mısınız?
Gölgesizliğin bir tür saydamlaşma, şeffaflaşma aşaması taşıdığını iddia edenlerden misiniz?
O zaman bana gölgenizi satar mısınız?
Gölgesiz bir ömür sizi üzmeyecekse tam tersine karşılığında çok refah bir hayat sürdüreceğinizi garanti edersem tereddüt bile etmeden onu elden çıkartabilir misiniz?
Adelbert von Chamisso iki yüz yıl kadar önce kaleme aldığı, masal tekniğini yetişkin okurlara uyarladığı Peter Schlemihl’in Olağanüstü Öyküsü adlı kitabında insan/gölge/şeytan/ruh üzerinden kendi trajedisini, savaş nedeniyle özünü, yurdunu kaybetme temasını ironik bir dille anlatıyor. Romantik şairler arasında anılan Chamisso, botanik üzerine kafa patlatan bir bilim adamı da ayrıca. Seyyah yanı ise köksüzlüğüne, hep bir arayış içinde olduğuna işaret ediyor.
Dalgınlığa düşüp sonsuz altın için gölgesini şeytana kaptıran bir adamın hırslarının bedeli, aşk acısı ve iç hesaplaşmayla geçen günleri bu kere de ruhunun satış listesine alınması ile daha da zorlaşıyor. Gölgenizi kurtarmak için ruhunuzu satar mısınız peki?
Ay tutulurken, güneş tutulurken, bir de insan tutulması gözlemlenecekse, ışığın önüne geçen bedenin tutulduğunu, üzerine düşen gölgeyi tanrı mı, şeytan mı daha yakından seyredecektir?
İnsan hep bu tür sorular yüzünden öldü. Borsaya bildirmek gerek.
* Görsel: Can Çetinkaya
sayın Can Çetinkaya; görsel olarak niçin van gogh ? kitap van gogh ile de ilgili mi acaba...
Yeni yorum gönder