Süper kahramanlara has olağandışı bir yeteneğim bulunsa, bunun görünmezlik olmasını isterdim hep. Görünmeden görmenin, gözlemlenmeden gözlemlemenin tanrısal bir yanı bulunduğu muhakkak. Siz başkalarını gayet iyi tanırken onlar için bir muamma olarak kalmanın size sosyal yaşamınızda avantaj sağlayacak konforlu bir yanı var. Peki bir de bunun yalnızca keyfiniz öyle istediğinde başvurduğunuz bir ayrıcalık olmaktan çıktığını, hep görünmez kaldığınızı düşünün. İşin tadı kaçıyor, öyle değil mi?
Viviane Elisabeth Fauville, 42 yaşında, 12 haftalık bir bebeği, onu kısa süre önce terk etmiş bir kocası var, Biron Beton adlı firmada kurumsal iletişimden sorumlu ve psikanalistini öldürdü. “Babanın sembolik biçimde öldürüldüğü gibi” de değil üstelik, bir bıçağı kaburgasının hemen altına sokarak... Viviane Elisabeth, görünmezlikten musdarip. Tıpkı psikanalist, polis ve diğer herkes gibi, Paris’teki bir köşe başını tutmuş Sri Lankalılar için de görünmez biri o. Bazen mahalleden biriyle karşılaşınca, hiç gereği yokken, önemli bir mesaj yazıyormuş edasıyla tuşlara basıyor ama her zaman olduğu gibi kimsenin onun farkına vardığı yok zaten. Komşuları için “yollarının üzerindeki, sakınmaları gereken bir nesneden,” patronu için “mobilyaların bir parçasından” ibaret. Görünmez bir kadın Viviane; bir süper kahraman falan gibi de değil, sisteme mükemmel bir biçimde uyum sağlamış hepimiz kadar görünmez...
Viviane Elisabeth Fauville 42 yaşında ve bir süre önce psikanalistini öldürdü.
Kendisi kendi zihninin, yaptıklarının, kendi gerçekliğinin ne kadar farkında peki? Kitabın yazarı, Viviane Elisabeth’in de yaratıcısı olan Julia Deck’in Beckett’tan seçtiği epigraftan yola çıkıp, bunun pek bir öneminin bulunmadığını söyleyebiliriz belki: “Ben, ben olalı, buradayım; başka yerlerdeki tezahürlerim üçüncü şahısların teminatı altındadır.” Yani diyebiliriz ki, eğer kendinizi görünmez hissediyorsanız, gerçekten öyle olup olmadığınızın pek de bir önemi kalmıyor ve insanın bütünlüklü bir portresi için üçüncü şahısların teminatı altındakilerin de değerlendirmeye alınması gerekiyor. Tabii böyle bir portreye ihtiyaç varsa...
Viviane Elisabeth Fauville, Julia Deck’in ilk romanı. Türkçede yakın bir zaman önce çıkan bu romanın orijinali, Fransa’da nadiren ilk roman basan, ülkenin önde gelen yayınevleri arasında sayabileceğimiz Les Editions de Minuit tarafından 2012’de yayımlanmış. Deck’in Le Triangle d’Hiver (2014) adlı bir romanı daha bulunuyor ve bu roman da ilki gibi, kişinin aslında kim olduğu ve etrafa nasıl göründüğü arasındaki ayrıma yoğunlaşıyor. Başka birine dönüşmek için birkaç yalandan fazlası gerekmiyor aslında, değil mi? Tıpkı Viviane’in cinayetin diğer şüphelilerinin hayatlarına kendisini bir başkası olarak tanıtarak sızması gibi... Görünmezlik, başka tezahürleri de mümkün kılıyor.
Viviane Elisabeth Fauville, bir cinayetin etrafında gelişen sürükleyici kurgusu, sürpriz sonu ve psikolojik altyapısıyla kaçırılmaması gereken bir kitap. Yazarın ikinci romanını da en kısa sürede Türkçede okumayı umuyoruz.
* Görsel: Mete Kaplan Eker
Yeni yorum gönder