Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Harry Bosch, Çin yolunda



Toplam oy: 1214
Michael Connelly
Altın Kitaplar
Michael Connelly’nin polis dedektifi Harry Bosch, 9 Ejder'de sevgili Los Angeles’inden ayrılmayı göze alıp Doğu Asya yollarına düşüyor.

Amerikan polisiye yazarlarının belki de en iyisi olan Michael Connelly’nin yarattığı muamma çözücü karakterler arasında okurların en tutkuyla bağlı olduğu herhalde Harry Bosch’tur. Ya da, tam adıyla Hieronymous Bosch. Annesi bu kaos ressamını çok beğenirmiş, oğluna adını vermiş. Kendisi, tahmin edilebilecek nedenlerle, Harry adını kullanıyor.

 

Harry Bosch, Tünel Fareleri'nden bu yana bizimle. Onu kendi adlarına konuşamayan kurbanlar için adaleti tecelli ettirmeyi görev bilen, Vietnam’da savaşmış bir yalnız kurt olarak tanıdık. Arada ilişkileri olsa ve hatta FBI ajanı Eleanor Wish ile kısa süren bir evlilik geçirse de, yalnızlığını koruyor. Hayatta en fazla değer verdiği kişi ise, pek anlaşamasa da, Eleanor’dan doğan ve varlığından yıllar sonra haberdar olduğu kızı Mads. Lincoln'lu avukat Mickey Haller’in üvey kardeşi olduğu da sonradan anlaşılıyor.

 

Bosch’un meslek hayatı da hayli inişli çıkışlı. Aptallığa, namussuzluğa tahammülü yoktur çünkü. Bazı kurbanlara ayrımcılık yapılmasına ise, hiç. Üstleriyle hayli tartışmışlığı vardır. Hatta bir ara teşkilatı bıraktı, özel dedektiflik yapmaya girişti, olmadı. Sonunda Los Angeles Polis Teşkilatı’na (LAPD) döndü, yeniden Soygun-Cinayet Masası’na yükseldi. Bu bölümdekiler, şehrin daha karmaşık suçlarını çözmekle görevli seçkin dedektifler. İnişi çıkışı olsa da mesleği ve adaleti tecelli ettirme saplantısı, yıllar boyunca ona bir tür zırh oldu.

 

Yirmiyi aşkın kitabın ardından bu kez onun çok sevdiği Los Angeles’ini geride bırakıp Doğu Asya’ya gittiğini görüyoruz. Oysa Michael Connelly’nin Harry Bosch kitaplarıyla yarattığı dünyanın en önemli temeltaşlarından biri, L.A.’dir, şehrin kendisi ve gelişmesidir. L.A. onun için Woody Allen’ın New York’undan farksızdır, hatta daha derin bağları olduğu söylenebilir, içinde yüzdüğü havuzdur. Yarattığı bu dünya okurlarını da içine çekmiştir. Akıyla-karasıyla şehrin modern polis teşkilâtının evrimi ve mensuplarıyla, Las Vegas suçlularıyla ve elbette Bosch’un üvey kardeşi savunma avukatı Mickey Haller’la. Ki, hakçası, kendisini Bosch kadar sevmeyiz. Zaten yazarın da esas kahramanı hep Hieronymous Bosch olmuştur.

 

Connelly, Paramount'a karşı

 

Bu arada, Michael Connelly’nin 1994’te iki kitabın hakkını alıp film yapmayan Paramount’la uzun mücadelesinin başarıyla sonuçlandığını da müjdeleyelim. Gerçi film şirketlerine güvenemedi ama, Amazon’la anlaşıp dedektifinin adıyla bir dizi gerçekleştirdi. “Bosch”u oynayan Titus Welliver’in fiziği kahramanımızı sevenlerin içini ferahlatacaktır sanırım.

 

 

9 Ejder, Bosch ile birlikte bizi de başka diyarlara taşıyor. Kitabın başında güney L.A.’deki Fortune Liquors’un sahibi John Li’nin öldürüldüğü haberi geliyor. Bosch, yıllar önce, Meleklerin Uçuşu'ndan biliyor dükkanı. Mr. Li’nin ona verdiği kibrit kutusunu da hâlâ saklıyor. Bir de, içindeki falı: “Kendine sığınan adam mutludur.” Genç ortağı Iggy Ferras ile birlikte, meselenin bir haraç meselesi olduğuna, kimliği belirlenen zanlı Bo-Jing Chang’ın da bir triyadın, yani Çin kökenli organize suç örgütünün üyesi olduğuna hükmediyorlar.

 

Çin, Harry için Uzak Doğu ülkesi olmanın dışında bir anlam taşıyor. Eski eşi Eleanor ile kızı Mads, kadının Makao kumarhanelerinden birinde profesyonel kumarbaz olarak hayatını kazandığı Hong Kong’da yaşıyorlar. Baba-kız da bazen orada, bazen burada, ama daha çok elektronik marifetiyle buluşuyorlar. Li cinayetinde açıklanmamış şeyler var. Maktulun, Bosch’un görüntüsünü kızına da yolladığı dövmeler, tezgah altında silahı olduğu halde kullanmayışı ve son anda bir mermi kovanı yutması gibi. Dedektif sinirleniyor, çünkü ona göre bir vaka köpekbalığı gibi hızlı hareket etmeli.

 

Ancak, aksanı Çinli’ye benzeyen birinden tehdit dolu bir telefon alınca, bunları unutuyor. Vakadan uzak durmasını istiyorlar. Bosch zanlı Chang’ı tutuklayınca da telefonuna beklenmedik bir video mesajı geliyor: Maddie kaçırılmış. Harry Bosch işte böyle yollara düşüyor.

 

Connelly ve Bosch sevenlere söyleyecek bir şey yok. Nasılsa kaçırmazlar. Diğerlerine ise sözümüz şu: 9 Ejder'i okuyun, çünkü polis teşkilatının bir olayı çözmek için nasıl çalıştığını anlatan ve "police procedural" tabir edilen türün en iyi örneklerinden biri. Doğrusu Harry Bosch da mevcut olan ve olmayan dedektiflerin en iyilerindendir.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.