Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Hayat size yerleşirken



Toplam oy: 460
Tim Winton // Çev. Seda Çıngay Mellor
Yüz Kitap
Kitaptaki on yedi öykünün her biri, kahramanın hayatındaki bir “dönüş”ün, dönüm noktasının, kırılma, değişim ve karar anının hikayesi.

Yakın bir zaman önce yayımlanan Dönüş kitabı, Avustralya’nın en önemli yazarlarından kabul edilen Tim Winton’ın on yedi öyküsünden mürekkep. Winton, Angelus’un hem sakin hem de çalkantılı hayatının resmedildiği birbiriyle bağlantılı bu öykülerde tanıdık duyguların ve bildik yerlerin yakınlığına özlem duyan insanları, kardeşliği, evliliği, ihtiyatlı hayatları, ergen hamileliklerini, kısıtlanmış bir dünyayı, tuhaf aile kültürlerini, her fırsatta şehre kaçmak isteyen ama bir türlü gidemeyen insanları, curcunalı yazları, sıcak Noelleri, balina avı istasyonlarını, midye kumsallarını, karavan parklarını, klorlu havuz sularını, eski sevgilileri, ilk aşkları, geçinemeyen karı-kocaları, liman işçilerini, tropiklere göç eden kambur balinaları, güneş yanıklarını, çiftlikleri, bostanları, çamaşırhaneleri, siyahları ve beyazları, mevsimlik işçileri, kanguruları, sörf tahtalarını, kasaba dedikodularını, lüks konut sitelerini, göçmen mahallelerini, eninde sonunda terk edenleri, yapış yapış nemli rüzgarları, tuz kokusunu anlatıyor.

 

Kitaptaki on yedi öykünün her biri, kahramanın hayatındaki bir “dönüş”ün, dönüm noktasının, kırılma, değişim ve karar anının hikayesi. Üniversite mezuniyetinden sonra hayatın gidişatının belirlendiği an, basit bir kardeş kavgasının ölümle sonuçlanmasına sebep olabilecek ve yıllarca vicdan azabı çektirecek an, her gün kocasından şiddet gören kadının kurtulmaya karar verdiği an, yıllardır görüşülmeyen akrabalarla bir vesileyle buluşmaya karar verilen fakat son anda geç gelen bu sahte yakınlıktan vazgeçilen an, lekeli ve kusurlu olanın cazibesine kapılarak âşık olunan an… Her öyküde hastalıklı bir ilişki, alkol bağımlılığı, istismar, yalnızlık, kıskançlık gibi karanlık durum ve duygular anlatılsa da Tim Winton kitabın genelinde karamsarlıktan çok uzak, hatta zaman zaman neşeli bir atmosfer kurmuş.

 

 

 

Kitabın benzer temaya sahip öyküler toplamı olduğu düşünülmesin ama; Tim Winton’ın hüneri ve kitabın alametifarikası bambaşka. Bir karakterin başka bir öyküde yine karşımıza çıkıverdiği, aynı karakterin hayatının değişik dönemlerinin hikayesinin –farklı farklı anlatıcılar tarafından herhangi bir kronolojik sıraya bağlı kalınmadan– anlatıldığı öyküler bütün olarak ele alındığında, bir kasabada büyüyen bir kuşağın çocukluk, gençlik ve olgunluk dönemlerine tekabül edebilecek bir zaman aralığını kapsıyor. Örneğin kitaptaki dokuz öyküde karşımıza çıkan Vic Lang, bazı öykülerde birinci tekil anlatıcı olarak kendi hikayesini anlatırken, başka öykülerde karısının, kimi zaman anne ve babasının, kimi zaman da üçüncü tekil anlatıcının sesinden Vic Lang’ın hikayesini okuyoruz. Bir öyküde okuduğumuz kısacık bir sahneyi başka bir öyküde bambaşka bir anlatıcıdan, bambaşka bir bakış açısından dinliyoruz. Bazen bu tekrarlar okurun dikkatinden kaçmayacak şekilde alenen kendini belli ediyor, zaman zaman da okurun kafasını karıştırabilecek bir muğlaklıkla belirip bir ihtimaller yumağına dönüşüyor. Dolayısıyla bu yönden bakıldığında, parçalı kurguyla örülmüş bir romana da yakın duran Dönüş, “çok hızlı değişen bir dünyada doğup büyüdüğü yere, zamana ve insanlara tutulup kalmış okurlar için.”

 

 

 


 

 

 

Görsel: Seda Mit

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.