Hep Kitap’ın “Atölye” serisiyle tanıştınız umarım. “Yazmakla, yaratmakla derdi olanların elinden tutmayı, iyi bir okur olmanın yolunu açmayı” hedefleyen seriye geçen ay iki yeni kitap daha eklendi: Sözcüklerdir Bütün Derdim ve Bir Yazar Nasıl Okunur?
Hayat ve Kitaplar Üzerine Yazılar alt başlığıyla yayımlanan Sözcüklerdir Bütün Derdim, yakın bir zaman önce kaybettiğimiz Ursula K. Le Guin’in edebiyata, edebiyat türlerine, kitaplara, yazarlara, sanat eserlerine, kadınlara, hayata dair denemelerinden, kitap tanıtımlarından ve kitap eleştirilerinden oluşuyor. Le Guin’in yalnızca büyük bir yazar değil aynı zamanda iyi bir okur olduğunun da işaretlerini taşıyan bu yazıların tamamı yazarın hiyerarşi karşıtı, anarşist tutumunu sergiliyor. Kitabın “Konuşmalar, Makaleler ve Özel Parçalar” başlıklı ilk bölümünde edebiyatı kategorize etmenin ve janra göre yargılamanın faydasızlığından, Borges’in kelimelerin en kadim işlevini yerine getirerek “esasen var olmayan şeylerin zihinsel temsillerini” bizler için oluşturduğundan, hayali dillerden ve dil icat etme güdüsünden, kendi doğup büyüdüğü evden ve mekanın algıyı nasıl biçimlendirdiğinden, gizemlerin en kibarı olan uykunun hak ettiği değeri görmemesinden, kadınların derin ve kendiliğinden bilgeliğinden, hikayeler uydururken hayal gücü ile hüsnükuruntu arasındaki farktan bahsediyor yazar. “Kitap Tanıtımları ve Yazarlar Üzerine Notlar” başlıklı ikinci bölümde Cesur Yeni Dünya’dan Yüksek Şatodaki Adam’a, Solaris’ten Doktor Jivago’ya uzanan geniş bir yelpazede, Le Guin’in hem bir okur olarak bu eserleri nasıl yorumladığını hem de bir yazar olarak diğer yazarların yazma biçimini nasıl değerlendirdiğini görmek mümkün. “Kitap İncelemeleri” başlıklı üçüncü bölümde ise Le Guin’in The Guardian için kaleme aldığı kitap eleştirileri derlenmiş: Margaret Atwood’un Moral Disorder’da gerçekliği derinleştiren bir fantazyaya doğru nazik ve makul sürüklenişi, Roberto Bolaño’nun Mösyö Pain’de kara sıradanlıkları bir şekilde politik baskıdan sıyrılmak için kullanması, Italo Calvino’nun Bütün Kozmokomik Öyküler’de birbiriyle mükemmel şekilde çelişen talimatlar ortaya koyarak Keats’in “olumsuz kabiliyet” durumuna yaklaşması, Salman Rushdie’nin Floransa Büyücüsü’nde tarihle masalı ihtişamlı ve fevri bir şekilde birleştirme başarısı… Kitabın son bölümü “Tavşan Görme Umudu” ise, Le Guin’in, yalnızca kadın yazarların kabul edildiği Hedgebrook sayfiye evinde geçirdiği bir hafta boyunca aldığı notlardan oluşuyor.
Okura yol gösteren bir çalışma
John Freeman’ın elli beş çağdaş yazarla yaptığı söyleşileri içeren Bir Yazar Nasıl Okunur? kitabı ise, çağdaş yazarların düşünme ve çalışma biçimleri hakkında okura yol gösteren bir çalışma. Siri Hustvedt ve Paul Auster’ın birbirlerinin yazdıklarını düzelttiklerini, Haruki Murakami’nin birbirine benzer günler yaşayarak hayal gücünü tetiklediğini, Doris Lessing’in feminist edebiyatın başyapıtlarından biri olarak görülen Altın Defter’i yazarken kadınların mutfakta konuştuğu türden şeyler yazmaya gayret ettiğini, Kazuo Ishiguro’nun belleğin dokusuna bağımlı kalıp kendini tekrar etmekten çekinmesini, Mo Yan’ın sınırları ve sansürü edebi yaratım için bir avantaja dönüştürmesini, Salman Rushdie’nin sesler yaratmak ve onları duyulur hale getirmek kaygısını, A. S. Byatt’ın öykü anlatıcılığının zaferine inancını ve bunlara benzer pek çok detayı öğrenebileceğiniz kitabın tek olumsuz yanı, söyleşilerin fazlaca kısa tutulmuş ve detaylandırılmamış olması.
Kılavuz niteliğindeki bu iki kitabın tanıtım yazısını Ursula Le Guin’den bir alıntıyla bitirmek yerinde olacak: “Sahip olduğumuz en iyi elkitabıdır edebiyat. Ziyaret ettiğimiz ülkenin, yani hayatın en kullanışlı rehberidir.”
Görsel: Gökçe İrten
SabitFikir arşivinden ek okuma: Uydurmanın İncelikleri
Yeni yorum gönder