Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Hikayesi aşkla mayalanmış bir roman



Toplam oy: 294
Ertürk Akşun
Destek Yayınları
Ve Kızın Adı Gece, öncelikle bir aşkın romanı. Ondan sonra Türkiye’nin, dünyanın ve içinde geçen diğer şeylerin...

Ertürk Akşun, son romanı Ve Kızın Adı Gece’de hem kendine, hem dönemimize hem de geçmişe dokunmuş. Bir kısmı 90’larda, diğer kısmı günümüzde geçen kitapta Ertürk Akşun, 70’lerin buhranlı dönemini de hikayeye katarak çok sesli bir senfoni oluşturmuş. Kelimelerle gerçeği, imalarla anlamı ve satır aralarındaki suskunlukla acıları anlatmış. Bir kuşağın belgesellerde izlediği, bir başka kuşağın büyüklerinden dinlediği, bir diğer kuşağın ise maruz kaldığı ülkenin iç kanama yaşadığı dönemlerin kelimelerle tasavvuru…

Günümüzde geçen bölüm, her ayrıntısıyla dönemin çürümüşlüğünün kelimelerle vücut bulmasıdır. Sahteliğin bağımlılık yaptığı, hayal kırıklıkların kronikleştiği, güven denen şeyin anlamının sözlükte kaldığı, popüler kültürün her şeyi gösterişe çevirdiği, tüketim çılgınlığının herkesi çıldırttığı baştan ayağa kokuşmuş bir dünya. İçinde bulunduğumuz dönemde insanın kaçınılmaz sonudur, tükettiğine benzemesi. Gerçeklerle değil algılarla yol alan, dünü yok sayıp yarına kilitlenen kaygı toplumu…

90’larda geçen bölümde ise 80 darbesinin soğuk gölgesi hâlâ topluma hâkimdir. Dünya yeni bir sürecin eşiğindedir ve ülke de bu süreci kendince yaşamaktadır; topluma ve dolayısıyla bireye sirayet eden, hüznün hâkim olduğu bir ruh hali mevcuttur. Ama tüm bunlara rağmen her zaman olduğu gibi aşk hep vardır; bir çölün ortasında bir çiçek gibi açarak varlığıyla her çağın, her dönemin ve her kuşağın içinde bir güneş gibi doğar.

Ve Kızın Adı Gece, öncelikle bir aşkın romanı. Ondan sonra Türkiye’nin, dünyanın ve içinde geçen diğer şeylerin... Ertürk Akşun, naif üslubuyla anlattığı bu aşkı, kelimeler denizinde yüzdürerek okurun yüreğinde karaya çıkarıyor. Kıyısında köşesinde aşka bulaşmış herkesin kendinden bir şey bulduğu Ve Kızın Adı Gece, anlaşıldığı kadarıyla, yazarın da hayatından çok şey içeriyor.

Ve Kızın Adı Gece, “Bir erkeğe verilebilecek en büyük hediye, zeki, güzel ve cesur bir kadın tarafından sevilmektir,” diyerek başlıyor; “Başka birisi için ölümü göze almıyorsan pek de yaşıyor sayılmazsın,” diyerek devam ediyor ve “Arkasında bir hikaye bırakmış her insan sonsuza dek yaşar,” diyerek sona eriyor. Hikayesi aşkla mayalanmış, Ve Kızın Adı Gece’nin…

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.