Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

İmla Problemi Olarak Bilim Kurulu



Toplam oy: 149
Geleceği de anlatsa farklı bir bugün tasarımı da yapsa on binlerce yıl öncesini de konu edinse bilim kurgu yazıldığı zamana aittir. Hem bilimle ilgili anlayışın hem de gelecekle ilgili beklentilerin değişmesine bağlı olarak bilim kurgu da fazlasıyla değişti. Ne mi oldu? Özetle şunu diyebiliriz: O güzelim ütopyalar yerlerini distopyaların alacakaranlığına bıraktı.

Takvimler 1990’lı yılları gösterirken “bilimkurgu mu yoksa kurgubilim mi” diye özetleyebileceğimiz bir tartışma vardı. İngilizce “Science fiction” kavramına dilimizde bir karşılık arayışı devam ediyordu o yıllarda. Hâlâ da mesele tam olarak çözülmüş değil. Zira Türk Dil Kurumu’nun tercihi “bilim kurgu” olsa da hâlâ bilimkurgu şeklinde yazmayı tercih edenler azımsanmayacak kadar çok. Zaten Türk Dil Kurumu yayını olan Türk Dili dergisinin Ocak 1973’te yayınlanan sayısındaki özel bölümünde Bilim-Kurgu imlasını tercih etmişti. 1950 kuşağı öykü yazarları arasında yer alan Orhan Duru “Bilim-kurgu” kelimesini Türk Dil Kurumu’na öneren kişi olarak o sayıda da dosyaya giriş yazısına imza attı. O günlerde Tahsin Saraç da “düşsel bilim” önerisinde bulunmuş. Jacques Baduo’nun kitabı 2005 yılında dilimize kazandırılırken “bilim-kurgu” imlası tercih edilmiş. Anlaşılan o ki bilim kurgunun ne olduğundan çok nasıl yazılması gerektiğini tartışmışız.

Bilimciliğin yükselişi ve edebiyata yansıması

Bilimin daha doğrusu bilimciliğin yükselişinin edebiyata yansıması idi bilimkurgu. Dolayısıyla bilim kurgu metinleri de her edebi tür ve akım gibi kaleme alındığı zamanın çocuğu kabul edilebilir. Geleceği de anlatsa farklı bir bugün tasarımı da yapsa on binlerce yıl öncesini de konu edinse bilim kurgu yazıldığı zamana aittir. Hem bilimle ilgili anlayışın hem de gelecekle ilgili beklentilerin değişmesine bağlı olarak bilim kurgu da fazlasıyla değişti. Ne mi oldu? Özetle şunu diyebiliriz: O güzelim ütopyalar yerlerini distopyaların alacakaranlığına bıraktı.
2007’de Nobel Edebiyat ödülü alan Dorris Lessing geçen yüzyıl “Her şey bilim kurguya dönüşüyor. Neredeyse göze çarpmayan bir edebiyatın satırları arasından 20’nci yüzyılın bütün bir gerçekliği doğdu.” diyordu 21’inci yüzyılın bu sözü tekzib ettiği söylenemez. En azından ilk beşte birlik kısmında henüz geçerli idi bu aforizma.
Ya bizde bilim kurgu derseniz? Rica ediyorum yine “geç kaldık” teranesine başlamayalım. Hem bu teranenin edebiyatımıza bir hız katmadığı da anlaşılmış olmalı artık. Kaldı ki Davudzade Mustafa Nâzım Erzurumî Rüyada Terakki’yi 1913’te, Osman Nuri Eralp, Başka Dünyalarda Canlı Mahlukat Var Mıdır? adlı kitabını 1918’de yayınlamıştı. Yani Jules Verne’nin 1905’teki ölümünün üzerinden çok uzun bir zaman geçmemişti. Demek ki bu konuda düşünüldüğü kadar da geç kalmamışız.
Yine de bilim kurgu denince kat edilmesi gereken çok mesafe var elbette.
Ancak bu var olanı yok saymamızı gerektirmiyor. Değil mi?

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.