Jean Echenoz, günümüz Fransız edebiyatının, daha doğrusu yeni Fransız romanının önemli kalemlerinden. Özellikle süssüz anlatımı tercih etmesi ve sadeliğiyle pek çok isimden ayrılmasını sağlıyor.
Echenoz'un hayli sevdiği kaçış ya da gidiş temaları da, bugünün insanının sıkışmışlığına sesleniyor öte yandan. Buradan bakınca, Goncourt gibi prestijli bir ödülü kazanmasına da şaşmamalı.
Bir Yıl, Echenoz'un biçemini tam anlamıyla yansıtan bir kitap. Romanın kahramanı Victorie, hayatının büyük bölümünü geride bırakmaya niyetlenmiş ve bu yüzden yola koyulmuş bir kadın. Aynaya yansıyan görüntüsü o halini destekliyor: “İnce sert hatlı, kararlı görünümlü (...) saldırgan ve her an tetikte yeşil gözler, siyah saçlar, kısa kesim, hareketli.”
Victorie'nın hikayesi yalnızca bir kaçışı anlatmıyor, 'her kaçış bir arayıştır' mantığına uygun biçimde kimliğini, unuttuklarını ama hepsinden önemlisi yeni bir yaşamı kovalıyor kahramanımız. Otostopla oradan oraya gitmeye başlaması da bu yüzden.
Hiç kimse hakkında tek kelime kötü konuşmayan, çoğu zaman ürkek, bazen hayli çelişkili sürekli yollarda olma durumu, yeni ve zaman zaman tekinsiz şeylerle karşılaşması, Victorie'nın anahtarı evin içinde bırakıp nasıl yola düştüğünü düşündürüyor.
Belli bir noktadan sonra ise yönünü bulmak için bakan, hırpani, daha çok otostop yapan, nereye gittiği tam belli olmayan, kendisine soru sorulmasın diye 'alık gibi davranan' bir Victorie çıkıyor karşımıza.
Echenoz'un anlattığı, bir kayboluşun öyküsü. Bir yıl veya o süreye yakın zaman dilimini kapsayan olaylar zincirinde Victorie'nın sürüklenişine tanık oluyoruz. Sahi bizi buralara getiren neydi?: “Şubat ayının bir sabahı, önceki akşamdan hiçbir şey anımsamayan ve Félix'in yatakta, yanıbaşında ölmüş olduğunu gören Victorie, valizini hazırladı, bankaya uğradı, ardından bir taksiye atlayıp Montparnasse Garı'na yollandı.”
O nasıl bir ilk cümledir öyle...
Yeni yorum gönder