Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Kurtar bizi Buffy!



Toplam oy: 1278
Joss Whedon
NTV Yayınları

Vampirlere karşı birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu önemli günlerde Vampir Avcısı Buffy’den daha güzel bir şey olabilir mi? Buffy Summers artık 128 kuşe sayfada çizgi roman olarak arzı endam ediyor.

Yedinci sezonun bitmesiyle büyük finalini yapan Buffy Vampir Avcısı, yedi yıl sonra kaldığı yerden devam ediyor. Peki, Buffy bizim hatırladığımız Buffy mi? Dizi çizgi romana olağanüstü bir şekilde adapte edilmiş. Çizimlerin kalitesi, renkler, diyaloglar hepsi mükemmel. Ancak karakterler, hikâye, atmosfer maalesef umduğumuz kadar güzel değil.

Öncelikle Buffy’nin başarılı bir dizi olmasının en büyük sebebi, fantastik bir dizi, vampirlerle ilgili bir dizi veya güzel kadınların oynadığı bir dizi olması değildi. Her ne kadar bu faktörlerin diziye çok faydası olmuş olsa da dizinin başarısı karakterlerinin ilişkilerinde yatmaktaydı. Kahramanların kendi aralarındaki ilişkiler, kötülerle/vampirlerle olan ilişkileri ve belki de en önemlisi süper kahraman olmadıkları normal dünyada yaşayan insanlarla olan ilişkileri. Bence dizinin bu kadar başarılı olmasının en büyük sebebi bu dinamikler ve bu ilişkilerin inanılır ve ilginç olmalarıydı. Yoksa ne kadar güzel olursa olsun kimse hiçbir kadını 145 saat boyunca elinde kılıç, canavar kovalarken izlemez.

Bu kadar güzel olan bir dizinin çizgi roman devamı (yepyeni maceralar) ilk sayısında maalesef birkaç soru işareti yaratıyor. Kötü adamlar biraz yetersiz kaçmış. Amy ve Warren’dan mı korkmamız gerekiyor? Buffy’nin düşmanlarıyla olan ilişkisi de daha güçlü anlatılmalıydı. Alacakaranlık teşkilatı okuyucuda merak uyandırıyor ve serinin devamına ilişkin beklentilerimizi yükseltiyor. Her bölümünden doyumsuz tatlar alamayacak olsanız da Buffy’nin sekizinci sezonu izlenmeyi (pardon, okunmayı) kesinlikle hak ediyor.

İçinde twitterlık aforizmalar barındırmasa da veya hayatın anlamını avucumuzun içine bırakmasa da Vampir Avcısı Buffy’nin çizgi roman maceraları okunmaya değer.

Keşke Joss Whedon Buffy’i kısa bir süreliğine Forks, Washington civarlarına da gönderse. Biraz eğlenirdik.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.