Tekli koltuğun amacına uygun kullanıldığı, yalnızlıktan edebi anlamda şikayet edenlerin/kutsayanların gerçek yalnızlıklarla imtihan edildiği günlere geçtik. Dünyanın belli noktalarında hızla kıpırdayan insanın yerini bekleyen ve uyuklayan insan aldı. Artık sabit bir ev eşyasına dönüştük.
Artık her şey gerçek! Ölüm sarışın kafalara da eşit şekilde dağıtılıyor. Tüm duygusal yaklaşımlar, pişmanlıklar, imal edilen gerçeğe tosluyor. Artık çok geç. Yetişmenin, aşkın, dokunmanın, nefes almanın etrafı “ölüm tehlikesi” yazısıyla çevrildi. Hiç kimsenin geç kalmak gibi bir bahanesi kalmadı. Herkes kendi evinde, tam zamanında.
Tekli koltuğun amacına uygun kullanıldığı, yalnızlıktan edebi anlamda şikayet edenlerin/kutsayanların gerçek yalnızlıklarla imtihan edildiği günlere geçtik. Dünyanın belli noktalarında hızla kıpırdayan insanın yerini bekleyen ve uyuklayan insan aldı. Güvenli bölgemiz olan prizlerin yanında konumlandık. Artık sabit bir ev eşyasına dönüştük. Ölüme yakınlaşmak arkada bıraktığımız kelime, marka, lüzumsuz kaygı yığınıyla yüzleşmemizi sağladı. Durulduk. Aynalara başka anlamda bakar olduk. Gözlerdeki bilmişlik yerini mülteci dinginliklere bıraktı.
Yıllardır konforu dışarıda konumlayanlarsa şu an evde kalınması konusunda insanları ikna etmeye çalışıyor. İnsan, Pavlov’un Köpeği gibi yalnızca kalabalıklar ve ışıltılı mekanlarda ses çıkarabilen, kendini bulan bir varlık olarak inşa edildi. Ancak markaların birer temsilcisi olarak süslü caddelerdeki yürüme misyonu yarım bırakıldı. Markalar silindi. Reklamlar soluklaştı.
Gizem kiminde korku uyandırır kiminde ise tesirsizlik. O sürekli meşgule aldığımız kendimizle baş başa kalma işine, mecbur kaldık. Sosyal medyada teşhir edilen popülist vicdandan, iç sesin aktardığı hakiki vicdana geçiş sıkıntı oluşturdu. Herkes uzaklaştığı yeri özler oldu. Özlemenin ve aşkın tabiatı böyle tabi. Yitirilmiş, uzak bırakılanla alakalı.
Kozmetik yavanlaştı, telefonlar sıktı, filmler izlendi. Duvarlara bitişik ahşapların arasına özenle yerleştirilen ve uzun süre kıpırdamamış yapraklar yeniden açılmaya başlandı. Zihne bir ara form konmadan, daha berrak kafalarla hitabın, kelimelerin çarpıp çarpıp anlam kazandığı bünyeler olduk.
Biz kitaplığın yanına oturtulmaya mecbur bırakıldık. Sürekli değişen görüntülerden azad edildik. Sarf edilen çaba kadar ilerleyebileceğimiz sayfalarla yüzleşmek durumunda kaldık. Uzun süre sabit bir yere bakmak vücuttaki sentetik enerjiyi de boşa çıkardı. Yavaş yavaş demlendik. Bronşlara saldıran bu virüs belki de insana biraz oturup dinlemeyi öğretiyor.
Alıştığımız kadroyu hayatımızdan bir anda çıkardık. Kafelerde uzayan sohbetlere, enteresan kapılar önünde verilen instagram pozlarına, kozmetik ihtiyaçlara, kıyafet kombinlerine kısa bir ara verdik. Herkesin yüzü maskeli, güzellik herkese eşit miktarda pay ediliyor. Bu zaman diliminde bir türlü uğramaya vakit bulamadığımız iç sesimize, İkea’dan aldığımız masaya, kendi el yazımıza, ihmal ettiğimiz kitaplara dönüş için bir fırsat yakaladık. Modern gümbürtü sona erdi
Yeni yorum gönder