Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Mitat Karaman'ın kahramanlığı



Toplam oy: 567
Doğu Yücel
Can Yayınları
Mizahın ön planda olduğu Kimdir Bu Mitat Karaman? için belki "polisiye parodisi" diye bir tanım yapmak mümkün. Parodi dememin sebebi, sırf Mitat'ın başına gelen komik ve absürt hadiseler değil. Son zamanlarda pek rağbet gören kara-karanlık polisiyelere kıyasla bu romanın sıcak ve sevimli bir atmosferi olması da dikkat çekici.

Aylardır apartmanımızın girişindeki panoda bir duyuru asılı. Yöneticimiz, tanımadığımız kişilere dış kapıyı açmamamız gerektiğini, gündüz vakti üç daireye birden hırsız girdiğini hatırlatıyor bize. Haksız da değil. Bir önceki apartmanımda benim dairemi de “ziyaret eden” hırsızların etrafta cirit attığını gayet iyi biliyorum. Sırf ben değil, İstanbul'da yaşayan çoğu insan biliyor. Uzun süredir alarmlarla, sensörlerle, hırsızlık öyküleriyle iç içe yaşıyoruz. Doğu Yücel'in yeni romanı Kimdir Bu Mitat Karaman? da böyle güncel bir olaydan yola çıkıyor.

 

Kahramanımız Mitat (h’si yok), ufak tefek, beceriksiz ve asosyal bir genç adam. Varla yok arası bir hayat sürmekte. Tek başına yaşıyor, sıkıcı bir işi var ve kimselere bulaşmak zorunda kalmamak dışında hayattan en ufak bir beklentisi yok. Böyle yalnız ve amaçsız bir hayatın onu mutlu ettiğine bir güzel inanmış. Ancak yaşadığı apartmandaki şüpheli bir ölüm vakasında kendini sorumlu tutması ve bu yüzden çektiği vicdan azabı, Mitat’ın korunaklı hayatını yerle bir ediyor. Biraz merak, biraz da suçluluk duygusuyla amatör dedektifliğe soyunuyor.

 

 

 

Mizahın ön planda olduğu Kimdir Bu Mitat Karaman? için belki "polisiye parodisi" diye bir tanım yapmak mümkün. Parodi dememin sebebi, sırf Mitat'ın başına gelen komik ve absürt hadiseler değil. Son zamanlarda pek rağbet gören kara-karanlık polisiyelere kıyasla bu romanın sıcak ve sevimli bir atmosferi olması da dikkat çekici. Kurgunun neredeyse tamamına ev sahipliği yapan, her dairesinde farklı profilde insanların yaşadığı apartman, Mitat'la birlikte romanın ana karakterlerinden biri halini alıyor. Doğu Yücel, apartmanın içindeki mikrokozmostan yola çıkarak ülkedeki kültürel uçurumlara ve endişe haline büyüteç tutuyor. Bu açıdan yaklaşınca, Mitat'ın komşularıyla iletişim kurmak zorunda kaldığı ve onları tanımaya başladığı bölümler, romanın en güzel sahnelerini oluşturuyor.

 

Sinema dostu bir roman


Sinemaya yakınlığıyla bildiğimiz Doğu Yücel'in görsel referanslara yaslanan bir anlatımı var. Betimlemelerinde bile sık sık kadraja girenlerden, kadrajdan çıkanlardan bahsediyor. Kimdir Bu Mitat Karaman? hem kurgusu ve anlatımıyla hem de çeşitli filmlere göndermelerle gayet sinema dostu bir roman. Bu yakınlaşmanın tek olumsuz yanı, yazarın kafasındaki sekansları metne aktarırken bazen çok fazla ayrıntıya girmesi, kendisini uzun açıklamalar yapmak zorunda hissetmesi. Okurun hayal gücüne biraz daha güvenmesi ve metni gereksiz yüklerden kurtarması belki daha etkili olurdu.

 

Genel olarak çok fazla üzerinde durulmayacak bu tik, romanın ortasındaki seks sahnesinde epey göze batıyor. Söz konusu sahne, kurgu ve karakter gelişimi açısından gerekli, ona itirazım yok. Ancak tonu, sayfa sayısı ve detayları açısından sanki bu romana değil de erkek dergilerindeki okur mektupları köşesine aitmiş hissi uyandırıyor. Doğu Yücel'in amacının eril-ergen cinsel fantezileriyle dalga geçmek olabileceğini düşündüm ama emin olamadım. O bölümde öne çıkan karakter de yazarın iyi niyetli çabalarına rağmen güçlü bir kadın figürü halini alamıyor.

 

O sayfaları atlattıktan sonra roman doğal akışına geri dönüyor ve özellikle aksiyon filmlerini seven, komplo teorileriyle eğlenen okuru mutlu edecek bir finale ulaşıyor. Doğu Yücel, titizliği elden bırakmayıp bazen ayrıntılara fazlaca girse de okurun merak duygusunu canlı tutuyor.

 

Kimdir Bu Mitat Karaman?'ın en ilgi çekici yanı ise, Mitat'ın kişiliği ve ruh hali. Yazar, zekice gözlemlerle ve dokundurmalarla insanı sık sık gülümseten bir anlatıcı yaratmış ve onun aracılığıyla 2017 yılının adeta polaroid bir fotoğrafını çekmiş. Kadraja evlilik programlarından tarikatlara, cinli korku filmlerinden televizyondaki siyaset programlarına kadar çok şey giriyor. Muhafazakar olan-olmayan kesim ayrışmasının tavan yaptığı, sokakta insanların birbirini uzaktan bakarak "kodladığı," kodlama lafının konuşma diline dahil olduğu bir dönem yaşamaktayız. Uykuya dalabilmek için her gece saatlerce tartışma programı seyreden, sonra da kabus gören Mitat, tam da bu dönemin kahramanı. Yakında bir film karakteri olarak da karşımıza çıkarsa hiç şaşırmam.

 

 

 


 

 

 

Çizimler: Faruk Duman (kitaptan)

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.