Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Mutlu Kemiller-3



Toplam oy: 139
Parmak izim siliniyor. Yavaş yavaş bu dünyadan azat oluyorum. Belki intihar etmeme gerek kalmayacak. Böylelikle hem ekonomik hem de daha az trajik bir anlam kazanacağım.

Her gün diri olmanın vermiş olduğu sorumluluk ve insanlar arasında bulunmanın ufak tecrübesi ve trajedisi ile...

Neden genç ölmek istiyorsun? Kellik bana yakışmıyor.
Zihnime güvenilir bir tuzak kurdum. Televizyonu açtım. Televizyon bana her şeyi öğretti. Eğer duyarlı olmak isteseydim. Twitter’ımı açardım.
Duyarlı: Sabit bir noktadan üzüntünün tasarlanması. Hüzün pazarlama yöntemi. Herkes tarafında kabul görme açlığı. İlgi dilenciliği. Rağbet gören bir cehalet. Kıpırdamadan alkışlanmak. Alkış için çıldırmak. Canhıraş atılan vicdani sloganların içini kola ve libido ile doldurma resitali.
Tüm bu karmaşanın sebebi herkesin aynı konforlu seçeneklere talip olmasıdır. Hayatın bu kısmında uzunca bir kuyruk var. O kuyruk esnasında öğretilmiş aşklar, ruhsal ve bedensel ispatlar, entelektüel öğürmeler mevcut.
Parmak izim siliniyor. Yavaş yavaş bu dünyadan azat oluyorum. Belki intihar etmeme gerek kalmayacak. Böylelikle hem ekonomik hem de daha az trajik bir anlam kazanacağım.
Bir evsiz çakmak istedi. Kemeri yoktu. Pantolonu düşmüştü. Yukarıya çekmiyordu. Üzerindeki uzun ceket, pantolonun kapatması gereken yerlerini kapatıyordu zaten. Uzattığım çakmakla cebinden çıkardığı büyük bir kısmı içilmiş sigarayı yaktı, bir nefes çekti. Sonra o yanan izmaritle cebinden çıkardığı diğer izmariti yaktı. Her birinden tek bir nefes çekip atıyordu. Bulunduğu yer farklı sigara markalarının izmaritleriyle dolmuştu. Sonra bana baktı. “Bu izmaritler” dedi ve gitti. Bu izmaritler ne? Bu kadar mı hikâye? “Bu izmaritlerin hikâyeleri benim dudaklarımda son bulacak” diyeceksin. “Benim bir evim, giysilerim yok. Ben başkalarının bitirmek istemediği durumların sonucuyum.” Böyle diyeceksin işte.
Aklını bir sır tutar gibi koru.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.