Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Ölüm üzerine yalnız konuşmalar



Toplam oy: 884
Andres Neuman // Çev. Gökçegül Küçükkaya
Soyka Yayınevi
Mario'nun ölümcül hastalığının ailesini nasıl etkilediğini irdeleyen Yalnız Konuşmalar'ın en büyük başarısı, trajik bir olayı hiçbir abartıya yer vermeden anlatması.

Andres Neuman’ın Türkçeye çevrilen ilk eseri Yalnız Konuşmalar, ölüm üzerinden aşkı, cinselliği, hastalığı, aile bağlarını, gençliği ve yaşlılığı, mutluluğu ve üzüntüyü, saflığı ve suçluluğu irdeliyor. Ölümcül bir hastalığı olan ve günden güne daha da kötüleşen Mario’nun çevresinde gelişen hikayede, bir çekirdek aile mercek altına alınıyor ve bu sayede hem erkek, hem kadın, hem de çocuk bakış açısıyla, kavramlar ve duygular farklı yönleriyle sorgulanıyor.

 

“Bir ölüm kaç kişiyi etkiler? Hangi duyguları uyandırır?” sorularını sorduran roman, Mario’nun eşi Elena’yı evde bırakarak oğlu Lito ile birlikte bir yolculuğa çıkmasıyla başlıyor. Hastalığını ve ölümünü kabullenmiş bir baba bu yolculukla oğluna veda etmeyi planlıyor. Babasını grip sanan oğul ise, terslikleri sezmesine rağmen, durumu çocuk saflığıyla karşılarken, eşini kaybetmekte olan anne yaşadığı duygu karmaşasından kaçış yolu olarak kocasını aldatmayı buluyor. Yazar, ne derinlemesine daldığı ne de yüzeysel kaldığı bir dille okuyucuya bu öyküyü sunuyor işte.

 


Ölümcül bir hastalığı olan ve günden güne daha da kötüleşen Mario’nun çevresinde gelişen hikayede, bir çekirdek aile mercek altına alınıyor.

 

 

 

Neuman’ın en büyük başarısı, trajik bir olayı hiçbir abartıya yer vermeden anlatması. Kitabın adından da anlaşılacağı gibi, Yalnız Konuşmalar karakterlerin iç hesaplaşmalarını, birbirlerine söyleyemediklerini de kapsıyor. Farklı durumlar arasında bağlantı kurmaya çalışmayan yazar, okurunun kendi bağlantılarını kurmasına imkan vererek onu da hikayeye katmış oluyor. Kitabın anlatımının yalın olması, hikayenin günlük dille aktarılması okuyucuyu zorlamadan yaşananların içine çekiyor. Okuyucunun kendisini her karakterin yerine koyabilmesi ise yazarın bir diğer başarısı... 

 

Arjantinli yazar, şair, çevirmen, gazeteci ve blogger Andres Neuman’ın bu romanı, 1999’dan beri yazdığı romanların beşincisi olma özelliğini taşıyor. 2012’de Arjantin’de yayınlanan roman, Neuman’ın Türkçeye çevrilen ilk romanı. Eserleri 22 dilden okura ulaşan ve şiir kitaplarının yanı sıra aktif olarak yazdığı Microrreplicas adında bir blogu da bulunan yazar, 2010 yılında İngiliz Granta dergisi tarafından “tüm dünyada İspanyolca yazan en iyi 22 yazar” arasında gösterilmişti.

 

 

 


 

 

* Görsel: Uğur Altun

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.