Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Eleştiri

Eleştiri

Pleasantville'den Sex and the City'e



Toplam oy: 971
Dorian Solot, Marshall Miller
Aganta Kitap
Yaşasın Orgazm, "Orgazmı seviyoruz" mottosuyla yollara düşen, cinsellik ile ilgili pek çok sorunun cevabını verebilmeyi ülkü edinen, çok denekli, çok metotlu, çok bilgilendirici, çoğulcu bir midi ansiklopedi.

"Aşk ölçülemez, oysaki ölçüsüz bilim olmaz. Bu sebeple aşkı hep dışarıda bırakmayı seçtim…" (Alfred Kinsey) Kadın orgazmı hiç kuşku yok ki şık bir konu. Onu konuşulmaya ve incelemeye değer kılan şey, kadın bedeninin kendine dair söyleyeceği sözleri olmasıyla ilişkili olmalı. "Henüz yanıtlanamamış ve kadın ruhuyla ilgili otuz yıl süren araştırmalarıma karşın benim de yanıtlamayı başaramadığım çok önemli bir soru var: Kadın ne ister?" Sigmund Freud bu soruyla hemhal edeli uzun bir süre oldu. Artık kadın ruhunun ya da bedeninin ne istediğini ölçülendirebildiğimiz, standardize etmekten imtina edip farklı keşifler içinde yürüyebileceğimiz parkurlar vadeden çalışmalar var. Şükür ki...

 

ABD'de, ülkenin çeşitli eyaletlerinde, yetişkin sağlık eğitim merkezlerinde ve üniversitelerinde kadın orgazmı, sağlıklı cinsellik üzerine eğitimler veren Dorian Solot ve Marshall Miller'ın, görüşme ve anketlerden derledikleri Yaşasın Orgazm (I ♥ Female Orgasm), raflarda boy göstermeye başladı. Bununla birlikte bu alanda gösterilen gayretler ve ortaya çıkartılan raporlar, mevzunun dillendirilmesinin konfor sayılabileceği, ferdi olduğumuz coğrafyalarda daha da önem kazanmakta. Çalışma alanının yarattığı "kıkırdamalı" deneyimler, 1950'li yıllardan bu yana gerek Alfred Kinsey'in, gerekse William Masters ve Virginia Johnson'ın beraber çalıştıkları cinsellik haritalarını, gündelik jargonumuza "geyik" yapma olanağı da sunan raporlar olarak format etmiş olsa dahi, şakanın kendi gerçeğini kastetmediğini kim iddia edebilir? Üstelik Virginia Johnson'ın, asistanı iken sonradan eşi olacağı William Masters'ın ve onun öncüllerinin tespitlerine bir kadın sesi getirerek, kadın cinselliği konusundaki suskunluğu provokatif tavrıyla domine etmesi, bugün için de özgürleştirici bir çaba olarak ilgimizi beklemekte.

 

"Seks kusursuz olmayan bir sanattır…"

 

Yaşasın Orgazm, "Orgazmı seviyoruz" mottosuyla yollara düşen, cinsellik ile ilgili pek çok sorunun cevabını verebilmeyi ülkü edinen, çok denekli, çok metotlu, çok bilgilendirici, çoğulcu bir midi ansiklopedi. Ancak ansiklopedi gibi sesi apatetik değil. Gerçekten seks ve beden üzerine değişmeyi, dönüşmeyi arzu eden herkese kapısını sonuna kadar açan, bildiğimizi, sakındığımızı, korktuğumuzu, sevdiğimizi ve eğlendiğimizi düşündüğümüz tüm tecrübe ve fantezilerimizi görünür hale getiren bir çalışma.

 

Neşeli bir okuma pratiği öneren Yaşasın Orgazm, partnerlere bedenleriyle tanış olmalarını hatırlatan, haz ve arzu konusunda sunduğu teknik ve oyuncaklarla yönlendirmeler yapan, orgazm ile ilgili pek çok mitolojik efsanenin endüstriyel bir düş olduğuyla ilgili edinimlerini paylaşan ikna edici seçkisiyle karşımıza çıkıyor. Öte yandan da çiftlerin seksi yaşarken birbirlerinden ne istiyor olacağıyla ilgili reçeteler sunmak yerine, talep etmenin ve konuşmanın en kişisel seçim olacağı yönünde önemli uyarılar yapıyor. Çalışmanın kadın orgazmı ile ilgili en ortodoks göndermelerden, en devrimci olanına değin, sinema ve dizi sektörünün referanslarından da yararlanması okuma eylemini zenginleştiren dokunuşlar şüphesiz. Ama çalışmanın en mühim ön görüsü sağlıklı bir cinsel hayatın, kadının kendi orgazmının sorumluluğunu üstüne alması ile mümkün olacağını söylemesi. Aynı zamanda doğacak kaygıları ortadan kaldırmak için bu savı, erkeğin de kendi erkeklik iktidarından vazgeçebilme becerisini gösterip, pusulayı ve haritayı partnerine bırakabilmesi yönündeki esnekliğiyle güçlendirmesi. Bununla birlikte Yaşasın Orgazm, toplumsallaşan cinsiyetlerin ötesinde cinsiyet kimliklerini aşabilmiş tüm aşk ve seksleri mesele edinen bir çalışma.

 

Bir âşık özgürleşemeden diğerinin de özgürleşemeyeceği kanısıyla farklı deneyimleri paylaşan kitap, iddialarının gücünü bu gerçekten alıyor. Hazzın, aşkın, cinselliğin ve fantezinin erotik kıldığı biricik yer olan zihnimizin, bu konuda kuşanmış olduğu her zırhı soyunup diğer bedeni gerçekten kucakladığında o büyük orgazma ulaşabileceğini salık veriyor. İlk kez Jacques Lacan'ın ortaya attığı Jouissance (küçük ölüm) kavramının yarattığı metaforik gönderme de mevzunun derinliğini işaretliyor.

 

13 Temmuz'da ikinci sezonu ile ekranlarda yerini alan Showtime kanalının Masters of Sex adlı yapımı ve insanların bilinçaltını deşerek cinsel hayatları hakkında önemli bulgular edinen Alfred Kinsey'in yaşamının anlatıldığı 2004 tarihli Kinsey adlı yapım, okuma pratiğinin yanında başka güçlü kazanımlar için de yeşil ışık yakan diğer çalışmalar.

 

Yaşasın Orgazm Deniz Aycan çevirisiyle, kadınlar için sıradışı bir orgazm rehberi önerisini okurların merak ve ilgisine sunuyor. Ancak bu öneri, erkek okurları da pek çok edinim elde edeceği çarpıcı anlatım olanaklarıyla metne davet ediyor. İlerleyen başlıklar altında, bu alanda yapılmış diğer çalışmalara referans vermesi metne, akademik olmayan kaynak olma özelliği de katıyor.

 

Her kitabın kendi rengine yakışan bir müziği olabiliyor. Yaşasın Orgazm okurlarına, orgazmik sesiyle Donna Summer'ın coşkusunu katmayı da öneriyor gibi...

 

 


 

 

* Görsel: Gençay Aytekin

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Eleştiri Yazıları

Modern sanat telakkisinin adeta “dinselleştiği” ve bunun da en önemli etkisini mimarlık alanında gösterdiği bir bağlamda yaşadı Turgut Cansever. Türkiye ekseninde bir yanda pozitivist bir dünya görüşünün diğer yanda da seküler mistik ve “yaratıcı insan” düşüncesinin egemen olduğu, “bilim”in dogmatikleştiği bir dönem.

Hayat parantezi 1916’da İstanbul’un Fatih semtinde, Atik Ali Paşa’da açıldı Behçet Necatigil’in. Sonra parantezin içerisine bir başka şehir girdi: Kastamonu. Zeki Ömer Defne’nin zilleri çalarken derslere bir bir girenler arasında o hassas ortaokul öğrencisi de vardı. Evlerden, kırlardan, denizlerden duyulan bu ses zil değil şiirin tınısıydı.

“Sanatçı, gözün göremediğini görendir.”

 

Çağdaş Amerikan edebiyatının en parlak yazarlarından Michael Chabon’un bir söyleşisini hatırlıyorum. Yaratıcı yazma atölyelerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyordu: “Tamam, kimse kimseye dâhi olmayı öğretemez kuşkusuz ama yazarken hata yapmamak, yazmak denen şeye ‘okur’ gibi değil de ‘yazar’ gibi bakmak pekâlâ öğrenilebilir.

Nehir söyleşi, ara bir tür. Ne biyografi ne de otobiyografi. Otobiyografi değil çünkü hayatınızı nasıl anlatacağınızı söyleşiyi yapan kişinin soruları belirliyor. O çerçeveyi siz çizemiyorsunuz ve birkaç soruyla hiç istemediğiniz günlere veya olaylara geri dönmeniz mümkün.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.